Hesap ettim de bir meslek sahibi oluncaya kadar tam 18 sene öğrenci olmuşum. Yani...

Hesap ettim de bir meslek sahibi oluncaya kadar tam 18 sene öğrenci olmuşum. Yani öğretmenlerden, hocalardan eğitim ve öğretim almışım, almaya çalışmışım. Mesleğinde iyileri vardı, yetersizleri vardı. Tabii öğrenciden öğrenciye, veliden veliye değişen kriterler ile. Öğretim üyesi oldum, bu defa roller değişti, eğiten öğreten oldum. Öğrenciden öğrenciye değişen bir iyilik ve eksiklik taraflarım olmuştur, oluyordur. Benim de öğretim üyesi arkadaşlarımdan imrendiklerim, yerdiklerim var. Veli oldum, iyi ve yetkin öğretmenler peşinde koştuk, olmadı özel ders aldırdık.

Eğitim eğitimcilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir;
İşin aslı toplum olarak topyekün eğitimin içindeyizdir biz, eğitim öğretimi eğitimcilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olarak görürüz. Haksız da sayılmayız, baksanıza eğitimcilerin elinde kaç düzen değişti, hala ne yapıyoruz, yapmalıyız bakımından bi yola girdiğimiz söylenemez.

Pev Kolej olarak bilinen, Pamukkale Eğitim Vakfı’nda yıllarca vakıf başkanlığı ve kurucu temsilciliği yaptım. Kendi girişimim olan bir özel okulda kurucu temsilciliği yaptım. Yani öğretmenlere yukarıdan ve genel olarak bakan pozisyonlarda bulundum. Sözü getireceğim yer Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan öğretmenlerin kademelendirilme gayretleri.

Yeni yasa ne getiriyor;
Anladığımız kadarı ile, 10 yılı aşkın hizmeti olan öğretmenler bir sınava girecekler ve “uzman öğretmen” olacaklar. Belirli kriterleri tutturanlar ikinci bir sınava girip “başöğretmen” olacaklar. Buna dayalı olarak maaşlarında iyileştirme yapılacak. İyi öğretmenlerin hakkını vermek ve MEB’de tutmak bakımından isabetli bir girişim. Bu uygulamanın bir iyi niyet çabası olduğunu söyleyebiliriz ama beklenen faydayı sağlayacağına inanamıyorum. Şöyle ki;

Öğretmenlik nedir;
Öğretmenlik ne bildiğimizden ziyade, neyi verebildiğimiz üzerine kurulu bir meslek ve sanattır. Sınavlar, kabaca neyi bildiğimizi ölçerler. Kısa sürede TUS sınavlarına yönelik dershane örneklerinde olduğu gibi, öğretmenlere yönelik dershaneler açılır ise şaşırmayalım. Sanal ortamda daha sınav yapılmamış olmasına rağmen, çıkmış sorular ve cevap anahtarı hizmeti başladı bile. Öğretmenlerin öğretmekten ziyade öğrenmenin peşinde koştuğu böylesi bir ortamı gözümün önüne getirebiliyorum. İzin kullanan, rapor için hekimin kapısına dayanan öğretmenleri sizde hayal edebilirsiniz.

Yine anladığımız kadarı ile idari görev yapanlar için 10 yıllık süre erkene çekilebilecek. Demek ki öğretmenler ucundan kıyısından idarecilik kovalayacaklar, ya da idareye ve iktidara yakın olanlar bu yöntem ile desteklenecekler.

Yüksek lisans ve doktora yapanlar için sınav zorunluluğu kalkacak. Tecrübeye dayanarak söylüyorum, öğretmenlik yaparken yüksek lisans yapan öğretmenlerin bedenlerinin okulda olsa bile, kafalarının üniversitede olduğunu gördüm.

Bence bir öğretmende bulunması gereken haslet bilgiden ziyade aktarım yani pedagojik formasyondur. MEB bunun için serftikalı kurslara katılma şartı getirmiş. Ah keşke bu işler kurs ve serftika ile olsa.

En iyi değerlendirmeci öğrenci ve velidir;

Bence bir öğretmenin pedagojik formasyonunu, bilgisini, aktarımını en iyi ölçen öğrenciler ve velilerdir. Bu cümleden olarak bir model öneriyorum;

Diyelim ki bir okulun beş adet matematik öğretmeni var. Sene başında öğrenci ve veliler istedikleri öğretmene tercih yaparlar; birinci, ikinci, üçüncü tercihim gibi. Düşünsenize beş öğretmene 100 öğrenciyi 20’şer dağıtmak istiyorsunuz ama öğrencilerin 70’i öğretmenlerden birini tercih ediyor. 10 yıllık çalışma süresinde, branşından en az iki öğretmenin bulunduğu kurumlarda, 5 defa ilk tercih edilen öğretmeni, uzman öğretmen olarak ödüllendirelim. Öğrenciden veliden iyi denetmen, takdir ve değerlendirmeci olur mu?

İlla sınav yapılacaksa baraj gibi olsun, yani basit bir sınav ve %50 başarı ile baraj geçilsin. Öğretmen sınava ve alacağı puana değil, öğretmenliğe ve öğrenciye konsantre olsun.

Başöğretmen Atatürk'dür
Uzman öğretmen olarak yine beş defa ilk tercih edilen öğretmen olanları da “Başöğretmen” olarak taltif edelim. Yeri gelmişken bizim başöğretmenimiz Atatürk olduğuna göre, bu öğretmenlere Atatürk’e hürmeten “Başöğretmen Vekili” denilmesi daha uygun olabilir.