Yazmak bir eylemdir, bir maharettir, herkes yazamaz. Yazılan bir eserdir, geriye kalacak olandır, bir değerdir. Yazan yazma mahareti ve yazdığı eser ile bir değerdir. Tam da bu noktada net ve sert bir soru sormak isterim. Kimin gözünde;

Yani yazara bu değeri kim verecek. Okumayan bir toplum olduğumuz hepimizin malumu.

Anlatmaya çalıştığımı anladınız di mi. Bu toplumun bir yazara değer vermesini beklemek nafile bir çabadır. Bu nafile çaba kimi zaman komik, kimi zaman itici sahnelere sebep olmaktadır.

Dünyanın Sporu Hemsball Makale: Dünyanın Sporu Hemsball

Baktılar ki kendilerine değer veren yok, o halde bu değeri kendimiz verdirtelim gibi bir tavır görüyorum dokunabildiğim, konuşabildiğim, aynı ortamı paylaştığım bazı yazarlarda.

Yazar tanınması gerektiğini, bilinmesi gerektiğini düşünüyor. Halbuki bu “gerek” okunma gerekliliğinin arkasından gelir. Okumayan bir toplumdan yazara karşı bir değer algısı gelişmez.

Ben yazarım demek kişiyi başkalarının nezdinde yazar yapmaz. Çoğu kişinin nezdinde yazarlık diye ne bir unvan, ne bir meslek, ne bir kariyer var.

SIĞINMACILARIN İSTİHDAMI TEKNOLOJİK GELİŞİME ENGELDİR Makale: SIĞINMACILARIN İSTİHDAMI TEKNOLOJİK GELİŞİME ENGELDİR

Yazara göre böyle bir unvan var ya, yok sayıldıkça yazar delleniyor ve başlıyor kendisini kendisi anlatmaya. Kim ki kendini sorulmadan anlatmaya çalışır, yazar veya zanaatkar fark etmez, sırıtan bir durum ortaya çıkar. Her İnsan hele yazan biri, bir değer olarak algılanmak ister ve bu onun haklı arzusudur. Ama bu arzunun bir karşılığı ve karşılayanı yok ise bırakacaksın kendi haline diye düşünürüm.

Eni konu, “yazmak” insanın kendi dünyasında bir yolculuktur. Kişisel tarihine düştüğü bir nottur. Daha fazlası olursa iyi, olmazsa dert sebebi olmasın…