Büyük İskender Mısır’ı fetheder, ancak yerli halk kendini tanımaz ve saygı göstermez. Bu durum İskender’i şaşırtır ve bi anlam veremez. Hocası Aristo’ya bir mektupla ne yapması gerektiğini sorar. Hocasının cevabı şöyledir;
Mısırda, Mısırlılara geçmişlerini hatırlatan her ne varsa yak ve yık. Hafızlarını silmeden seni dikkate almalarını ve saymalarını sağlayamazsın.
Her ne zaman insanların anılarını taşıyan tarihi kültürel bir yapı yok edilse bu anektodu hatırlarım. İnsanların kendilerine saygı ve sevgi bekledikleri ve bunu bilerek veya bilmeyerek, kendilerinden önce saygı ve sevgi duyulan insanları yok ederek bunu sağlamaya çalıştıklarını yaşayarak görüyoruz.
Ben böyle anlattıkça gözünüzün önüne mimari yapıları getirdiğinizi görür gibiyim. Halbuki geçmişi silmek hayatın her alanında tezahür ediyor.
Kuşkusuz eğitim öğretim kurumlarımızda tarihe, kültüre, güne ve geleceğe dair eğitim verilmeye çalışıyor ancak var olanın üzerine kurulmadığı için bilgiler yerine oturmuyor ve adeta uçuşuyor. Lise dahil eğitimin 12 yıl zorunlu hale getirilmesi bize ne kazandırdı diye bi düşünmemiz gereken yerdeyiz.
Kendi değerlerinizi öğretmediğinizde, öğretemediğinizde hafızalarda boşaltılan yere popüler kültürün koydukları ile yerleşiyor. Nasıl mı?
Bir ilçenin Cumhuriyet Başsavcılığı Muhabere Bürosu, bir mahkumun hali ile ilgili olarak Bakırköy İlçe Sağlık Müdürlüğü vasıtasıyla akıl ve sinir hastalıkları hastanesine görüş soruyor. Hitap yazısı şöyle;
“İstanbul Bakırköy Mahsar Fuat Özkan Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine”
Hitabı okuyun, dönün bi daha okuyun ve kendinizi test edin.
Ne var bunda diyorsanız vay halimize,
Yok hayır,
“İstanbul Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine”
Olması gerekirdi diyorsanız, ben her şeye rağmen hala bir umut var diyeceğim.
Bilmem anlatabildim mi?