Köyüm Çal / Akkent e ailemle her gittiğimde canım çocukluğumun o güzel günlerinin geçtiği Menderes nehri kenarına mutlaka gitmek ister. İlk zamanlar eşim ve çocuklarımla giderdim fakat onlar bana eşlik etmez oldular. Eşim telaşımdan anlar ne yapmak istediğimi ve ‘’ hadi git derelerin de bayramını kutla gel’’ der, hiç cevap vermeden tebessüm eder ve başımı sallarım. Elbette benim çocukluğumdaki gürül gürül akan Menderes den eser yok şimdi, bağlar bahçeler bakımsız, tarumar olmuş, o gürültülü akışından ürktüğümüz mendereste topuğuna çıkmayacak kadar akan siyah pis kokan bir su olsa da, sen oraları beynine kazınmış o eski güzel haliyle görürsün hep ve mutlu olursun.
Menderesin oradaki tarlamızda her türlü sebze ekerdik çocukluğumda hiç ilaç kullandığımızı hatırlamam, bilmezdik te zaten, sadece hayvan gübresi bazen basıra olursa kül atardık, elma bahçemiz vardı aynı yerde ağaçların dallarından aşağısını kireçle boyar, çiçeklenmeye durduğun da ise suda erittiğimiz göktaşı tulumba ile dallarına atardık her yer mavi ve beyaz olurdu. Ürettiğimiz ürünleri Salı günleri Bekilli pazarında satardım.
Son zamanlarda belki de on, on beş yıldır bahçelerin kenarlarında, su kuyularının yanlarında, bahçe anlarında yerlere atılmış çeşit çeşit plastik ilaç şişeleri dikkatimi çekiyor. Şöyle kırlara bir uzanın sizlerde mutlaka göreceksiniz. Bu plastik ilaç şişelerinin doğaya, toprağa ve hayvanlara verdiği zararın ne kadar olduğunu bilen yok maalesef. Köylünün bu ilaçlara ulaşması çok kolay, kafasına göre kullanıyor ve şişelerini de oralara atıyor, kimse de bir şey demiyor. Bu ilaç şişeleri depozitolu olmalı satana geri verilmeli ve kontrollü bir şekilde imha edilmeli. Tarım müdürlüklerinde sıcak odalarında oturan görevliler de ara sıra da olsa köyleri gezip kahvelerde halkı ilaç kullanımı konusunda bilgilendirmeli.
Gelelim benim canımı çok sıkan asıl konuya, hepimiz haberlerde izliyoruz. ‘’Rusya ya ihraç edilen domatesler ilaç kalıntısı nedeniyle geri gönderildi’’ gibi birçok haber duyuyoruz. Türkiye'den ihraç edilen tarım ürünleri özellikle yaş meyve ve sebze ile kuru meyve ve baharat ürünleri zirai ilaç kalıntısı, pestisit, aflatoksin, Akdeniz meyve sineği vb. nedenlerle gittiği ülkelerde reddedildiğinde kuru meyve ve baharatlar ülkeye geri getiriliyor. Son haber ise bu hafta gündemde Türkiye'den Tunus'a gönderilen 2 bin 500 ton patates, içerisinde zararlı bir bakteri bulunduğu gerekçesiyle iade edildi. Örnekleri çoğaltalım. BBC Türkçe'nin analizine göre 2021'de Türkiye kaynaklı gıda ve yem ürünlerine ilişkin toplam 563 bildirim yayımlandı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği 2021'de 372 parti ürünün çoğunluğu pestisit kalıntıları nedeniyle AB sınır kapılarında reddedilerek Türkiye'ye iade edildiğini açıkladı. Buğday Derneği'ne göre 2018'de 113, 2019' da 98, 2020'de 194 parti üründe limitlerin üstünde pestisit tespit edildi. İçimi acıtan bu Tunus haberinde bir Tunus kadar olamadık mı? sorusu beynimi yiyip bitiriyor, adamlar daha yurtlarına girmeden gümrükte bu insan sağlığına zararlı ilaç kalıntılarını, küfü, mantarı, ya da her türlü zararlı bakteriyi tespit edip geri gönderiyorlar, ülkemizin dünya üzerinde düştüğü durumu düşünebiliyor musunuz? Ürün gönderilmeden önce neden denetlenmez, denetlemeyenlerden neden hesap sorulmaz, bu ürünü gönderen firmaya neden caydırıcı cezalar kesilmez akıl alır gibi değil. İşin kamuoyunda konuşulan bir yanı daha var ki! Yetkililerin bu konuda kamuoyuna aydınlatıcı bilgi vermeleri lazım. Efendim çıkın sokağa önünüze gelen her kişiye sorun ‘’ Yurt dışından ilaçlı diye geri gönderilen ürünler sizce ne oluyor?’’ diye, iddia ediyorum on kişiden dokuzu ‘’iç piyasaya sürülüyor ve bizlere yediriliyor’’ diye cevap verecektir. Halkta güven kalmadı, Tarım bakanlığı devamlı tahşiş ürünler listesi yayınlamakta, Zeytin yağı, süt ürünleri, et ürünleri koskoca restoranlarda yapılan denetimlerde sakatat, kanatlı ve tek tırnaklı hayvan etlerine rastlanmakta. Geri gelen mamullerin ne olduğuna cevap verelim de okurlar biraz rahatlasın.
Tarım ve Orman Bakanlığı, iade edilen ürünlerin piyasaya mevzuata aykırı bir şekilde sunulmadığını söylüyor.
Bakanlığın paylaştığı açıklamanın tamamı şu şekilde:
"Ülkemizden ihraç edilen ve herhangi bir nedenle (pestisit kalıntısı veya karantina zararlısı nedeniyle veya ticari anlaşmazlık nedeniyle veya başka nedenlerle) ülkemize geri dönen ürünlerde geri dönme sebebi de dikkate alınarak 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun 34'üncü maddesi 8'inci fıkrası kapsamında resmi kontroller yapılmaktadır. Ülkemiz giriş gümrüğünde üründen numune alınmakta, geri dönen ürün taze meyve ve sebze ise hem karantina zararlısı (bitki sağlığı) ve hem de pestisit kalıntısı (gıda güvenilirliği) yönüyle kontrol edilmekte, Ülkemiz Mevzuatına uygun olmayan ürünlerin yurda girişine izin verilmemektedir. Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Bildirimi (RASFF) kapsamında Avrupa Birliğinden alınan bildirimler; Bakanlığımız Ulusal Temas Noktaları tarafından birebir takip edilmekte olup gelen bildirimler ivedilikle incelenmekte ve hata kaynağının tespitine yönelik çalışmalar başlatılmaktadır. Bakanlığımızca yapılan çalışmalar komisyona iletilmektedir. Bildirim alan üretici/ihracatçı ve bildirime konu ürünlere yönelik resmi kontroller de arttırılmaktadır." Yani iade edilen ürünler Türkiye'deki mevzuata uygun değilse imha ediliyor. Ancak tonlarca gıdanın bu şekilde imha edilmesi şiddetlenen gıda krizi uyarılarının eşliğinde oldukça tartışmalı bir konu haline geliyor.
Efendim bakanlığı bu açıklaması sizleri tatmin etti mi bilemem. Gençler bilmez bizler hayali ihracat yapıldığı zamanları yaşadık, mobilya ihraç ediyoruz diye yurt dışına talaş vb. şeyler gönderildiğini ve devletten milyonlarca lira ihracat desteği alındığı zamanları yaşadık o yüzden inanmamız için haber kanallarında geri gönderilen bu ürünlerin imha görüntüleri yayınlanmalı bunu ürünleri gönderenlere verilen cezalar açıklanarak halk da rahatlatılmalıdır diye düşünüyorum.
Bu yaşa kadar neler gördük neler, çocukluğumuzda dünyada tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden birisiydik fakat son dönemde ülke tarımın düşürüldüğü bu hal beni son derece üzüyor. Elimizden gelen bir şey yok maalesef yazı yazmaktan başka.