Son günlerde kime sorsam herkesin moralleri çok bozuk kimsenin yüzü gülmüyor, benim de öyle. En son yazımı 19 Eylül de yazmışım, o zamandan beri defalarca makinenin başına geçtim fakat içimden bir şey yazmak gelmedi, saatlerce internette sörf yapıp kapadım kaç kere.

Efendim hepimizce malum olduğu üzere ülkemiz zor zamanlardan geçiyor insanlar geçim derdine düşüp hayat pahalılığı altında inleyip ay sonunu nasıl geçireceğiz derdinde, ülkemizin etrafını saran ateş çemberi sürekli daralmakta, İsrail in zulümlerine bizden başka kimse ses çıkaramıyor, her gün televizyonlarda yeni bir katliama tanık oluyoruz, göçmen meselesi ise kontrolden çıkmak üzere, hala akın akın gelmeye devam ediyorlar, bunlar yetmiyormuş gibi iki yaşındaki kız çocuğuna tecavüzden tutun narin kızın başına gelenler, sokak ortasında işlenen kadın cinayetleri ve fatih te bir gencin iki kızı öldürüp birisinin kafasını keserek surlardan aşağı atması, gündüz yayınlanan kadın programlarında gözümüze sokulan ahlaksızlıklar, bir sürü suç kaydı bulunan kişilerin aramızda cirit atması, karakoldan kaçan bir kişinin kendisini yakalayan polisin silahını alıp bir polisi yaralayıp bir kadın polisi de öldürmesi, polisin ise bu katili çöp poşetine sarıp hayvan taşıma aracı ile götürmesi, şimdi de yeni doğan çetesi tüm gündemimizi işgal etti yapılanlar insanın aklının fikrinin almayacağı, idrak dahi edemeyeceği şekilde, bu olaylar karşısında insanlarımız ne yapsın?

Bir de güvenlik meselesi var, insanlar yaşadıkları ülkede güvende olduklarından emin olmak isterler, savunma sanayimiz şöyle güçlü böyle güçlü diye bize propaganda yapan yetkililer, sınırlarımızdan akın akın gelenler için önlem alamıyorlar. Yunan sahil güvenlik botunun insan kaçakçısı bir Türk’ü Datça da karaya kadar kovaladığı ve botu da alarak kendi karasularına döndüğünü bir vatandaş cep telefonu ile çekti, nerede sahil güvenlik? Nerede yetkililer? Bu kadar olumsuzlukta insan mutlu olabilir mi? Yüzü gülebilir mi?

İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ TEORİSİ Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un 1943 yılında geliştirdiği insanların ihtiyaçlarını hiyerarşik bir sıralama üzerine kurguladığı teoridir. Abraham Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramına göre fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlar bireylerin eylemlerini belirler. Dolayısıyla temel ihtiyaçların yer aldığı birinci basamakta yer alan bireyin tek ihtiyacı fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Açlık bir sorunsa bu sorunu çözmek önceliğidir. Dolayısıyla bir sonraki basamak onun için yabancıdır ya da önceliği değildir. Bu durumda gıda, giyinme ve uyuma ihtiyacı olan bireyin önceliği güvenlik değildir. İlk basamak sonraki basamaklara göre daha geniştir. Bir piramit şeklinde ilerleyen hiyerarşide kendini gerçekleştirme en son basamakta piramidin ucunda yer alır. Bununla birlikte Maslow, 1970 yılında 5 basamağa ek olarak bilişsel, estetik ve başkalarına yardımcı olma gibi ihtiyaçları da ekler. Böylece Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi basamak olarak devam eder. Herhangi bir basamaktaki ihtiyacı giderilmeyen bireyin bir üst basamağa çıkabilme olasılığı yoktur. Dolayısıyla, bireyin kendini gerçekleştirme olarak anılan son basamağa ulaşabilmesi için sırasıyla fiziksel, güvenlik, ait olma ve saygınlık gereksinimi gibi 4 adımı geçmiş olması beklenir.

1-     Fizyolojik ihtiyaçlar (Nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)

2-     Güvenlik ihtiyacı (Beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)

3-     Sosyal ihtiyaçlar (Arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)

4-     Değer verilme/ Saygınlık ihtiyacı (Özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)

5-     Kendini Gerçekleştirme (Erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bu bilgiler ışığında toplumuza bakıp neden bu halde olduğumuzu değerlendirmemiz daha doğru olacaktır.

Toplumdaki bu cinnet halinin nedeni sorulan eski bakanımız şöyle buyurmuş ‘’ Çocuklarımıza önce Allahtan korkmayı öğretmemiz lazım’’ Bu anlayış bizi bu hale getirdi bence, bir çocuk Allahtan niçin korksun! korkuyla eğitim mi olur? Allah’ı sevmeyi onun kurallarına uymayı en önce ahlaklı olmayı öğretmeliyiz çocuklarımıza.

Toplumsal yaşamda meydana gelen şiddet olaylarının nedenleri nelerdir? Sorusuna psikolojinin verdiği cevap şöyle: Kısaca sosyolojik olarak bakıldığında, modernleşmenin, bireyselleşmenin, büyük şehirlere doğru artan göçün, kuralsızlığın, yabancılaşmanın, kendini değersiz ve boşlukta hissetme duygusunun bireyde yarattığı ani öfkenin zaman zaman şiddet olaylarına yol açtığı bilinmektedir.

Bir toplumda insanlar milli gelirden eşit pay alamıyorsa, geçim derdinde ay sonunu nasıl geçireceğini düşünüyorsa, adaletin olduğuna inanmıyorsa, ömür boyu çalışsa bile bir ev bir araba almaya imkanı yoksa, liyakat yoksa, kendisini ikinci sınıf vatandaş hissediyorsa, ülkesinin, kendisinin ve çocuklarının geleceğinden endişeli ise, psikolojisi nasıl düzgün olsun?

Umarım bu soruna yetkililer bir an önce önlem alırlar. Her şeyin başı ekonomiden geçiyor, toplumdaki olumsuzluklar ekonomik durum ile doğru orantılıdır, ekonomi ne kadar kötü ise toplumun ruh hali de çarpı iki daha kötüdür.

Dünyadaki  refah toplumlarına bir bakın! Eğitim seviyesinin yüksekliği, kişi başına düşen milli gelirin fazla olması her şeyi açıklıyor aslında.