‘’Eski çamlar bardak oldu’’ der eskiler, rutin seyrettiğini bildiğimiz, olağan kabul ettiğimiz bazı şeyler değişince, hakikaten de öyle olur. Değişmeyen tek şey memleketin iyi yönetilemediği, insanlarımızın sıkıntı içerisinde yarınının ne olacağını bilmeden yaşamaya devam etmek zorunda kalmaları. Bu sıkıntılarla zar zor da olsa yaşamaya bir şekilde devam ederiz fakat ülkemizin geleceğini sarsacak telafi imkânı çok zor olan bir durumla karşı karşıyayız. Bu konuyu muhalif denilen birkaç kanal kısa da olsa haberlerinde verdi, verdi de bu konuda önlem almaları öncelikli görevi olan hükümet adamlarından bir ses çıktı mı? elbette HAYIR.

Ses çıkmaması mevcut durumu görmezden gelme, yok sayma o sorunun ortadan kalkmasını sağlamadığı gibi daha kronikleşmesini ve ileride telafisi imkânsız sorunlara neden olmasını sağlıyor. Efendim konuyu fazla uzatmadan anlatayım NÜFUS ARTIŞI Hepimizin bildiği gibi yakın zamana kadar tarımda dünyanın kendi kendine yetebilen yedi ülkesinden birisi olan ülkemizin şu anki saman ithal eder duruma geldiği hepimizce malum, Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkesi diye öğündüğümüz ülkemizin son geldiği durum da aynı! Bunu ben söylemiyorum ülkemizin en güvenilir kuruluşlarından birisi olan TÜİK'in verilerine göre toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15 - 49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir. Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2023 yılında 1,51 çocuk olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2023 yılında 1,51 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altında kaldığını gösterdi. Tuik in bu istatistikleri gösteriyor ki yakın bir gelecekte Dünya ülkeleri ortalamasından daha fazla yaşlı bir nüfusa sahip olacağımızın göstergesidir bu, peki buna sebep ne? Ülkemiz dünyanın en müreffeh ülkeleri arasına girdi de halk bir eli yağda bir eli balda kendi hayatını yaşıyor ve dünyayı gezmek tozmaktan çocuk yapmaya fırsat bulamıyor da bizim mi haberimiz yok!

Hükümet aralıksız 2002 yılından beri memleketi yönetiyor, son birkaç yıl öncesine kadar düğünlere gitmeyi ve nikah kıymayı, nikah defterine imzayı atmadan önce eline mikrofonu alarak salonu dolduran tüm davetliler huzurunda gelin ve damada bakarak ‘’Şimdi sizinle bir anlaşma yapalım, yapalım mı? Evettt, o zaman ne diyoruz? Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur gerisi Allah kerimdir deyip yola devam edeceğiz’’ diyen ve akabinde salondan alkış alan Sn. Cumhurbaşkanımızı pek nikâhlarda göremez olduk. Tuik in yayınladığı bu istatistikten haberleri olmaması mümkün mü? Olmaz ya! hadi oldu diyelim yeni evlenen çifte nikah anında yukarıdaki gibi dört çocuk tavsiyesinde bulunsa damat adayı da ‘’Sn. Cumhurbaşkanım biz düğünü borca girerek zar zor yaptık, borç taksilerini on yılda anca bitirebileceğiz, ikimizde asgari ücretle çalışıyoruz, elimize geçen para 34 bin lira ev kiramız 17 bin lira, çocuk nasıl yapalım’’ dese ne derdi acaba Sn. Cumhurbaşkanı ve salonu dolduran davetliler, alkışlarlar mıydı?

O zamanlar ekonomi bu kadar kötü değildi, fakat halkın yatak odasına bile karışıyor diye kızmışlardı muhalefet adamları ve bazı sivil toplum kuruluşları hatta kadın örgütleri gösteri bile yapmışlardı İstanbul da ‘’benim bedenime karışamazsınız’’ diye.

Bu Yunanları Ne Yapmalı Makale: Bu Yunanları Ne Yapmalı

Sözün özü bu işler sözle, istekle, temenniyle olmaz halk bu gününden ve geleceğinden emin olmak ister, çocuklarının iyi eğitim almasını iyi bir işe sahip olasını ve rahat bir hayat süreceğinden emin olmak ister.

Birçok kişi bilmez tarihçilerde anlatmaz fakat ben bildiğim kadarını anlatayım. Son Yüz yılına 150 den fazla savaş sığdırmış, ekonomik olarak iflas etmiş, genç ve sağlıklı nüfusunun yarıdan fazlasını kaybetmiş olan Osmanlı İmparatorluğundan doğan genç cumhuriyet ilk yıllardaki kalkınma seferberliği sırasında nüfusu arttırmak için tedbirler almış ve bunda da son derece başarılı olmuştur. O günkü duruma bir bakalım; toplam nüfus 13 milyon, 11 milyon kişi 40 bin köyde yaşıyor, bu köylerin 37 bininde okul yok, ptt yok bakkal yok, 30 bin köyde cami yok, 5 bin köyde sığır vebası var, 1 milyon kişi frengi hastası, 2 milyon kişi sıtma hastası, 3 milyon kişi trohom hastası, sayısı bilinmeyen sakat ve malül var, verem, tifo, tifüs salgını var, bitle başa çıkılamıyor, bebek ölüm oranı % 40 ın üzerinde, anne doğumda ölüm oranı % 18, ortalama ömür 40 yıl. Genç cumhuriyet hemen işe başlamış ilk olarak salgın hastalıklarla mücadele edilmiş ve 06.05.1930 tarih ve 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıha Kanunu, kamuya salgın hastalıklarla savaşmanın yanı sıra, doğumu arttıracak ve çocuk ölümlerini azaltacak önlemler almak, annelerin doğum öncesi ve sonrası bakımlarını yapmak görevini yüklemektedir… Yasanın yayım tarihinden sonra altı çocuk sahibi olanlar (para yada madalya ile) ödüllendirilebileceklerdir. 1426 Sayılı Vilayet İdaresi Kanunu ile 1680 Sayılı Belediye Kanunu yerel yönetimlerle valiliklere nüfus artırmaya yönelik kamu sağlığı ile ilgili önlemler almak, ücretsiz doğum evleri kurmak, fakir vatandaşa ücretsiz ilaç dağıtmak zorunluluğu getirmiştir. Köylerde yol yapım çalışmalarından çocuklu ailelere muafiyet getirilmesi ve sağlık alanında alınan önlemler sonucu nüfus artışı sağlanmış. Cumhuriyetin kuruluşunun onuncu yılı için bestelenen marşta bu konuyu ‘’on yılda 15 milyon genç yetiştirdik her yaştan’’ diyerekten parmak basılmıştır.

Hayvan Katliamları Makale: Hayvan Katliamları

Sonuç olarak doğurganlığın azalması son derece önemli bir konudur bu konu da ekonomi ile ilgilidir, ekonominin bir an önce düzetilmesi gerekmekte. Yoksa ekonomiyi düzeltemeyeceğini anlayan hükümet adamları nüfusumuzu arttırmak için dünyanın her yerinden mültecileri ülkemize dolduruyorlar diye, delice bir soru aklıma gelmiyor değil hani!

Siz bana bakmayın, altı kardeşten ikisi ölü, dördü sağ olan ben deniz üç çocuk yaparak nüfus artışına katkı sunduğum için vicdanen son derece rahatım fakat daha yeni bir torun sahibi olabildim, bizim ailede de nüfus artışı azaldı, çocuklara çocuk yapın diyerek azar işitmeye hiç niyetim yok doğrusu, başka yaparlar mı? Bilmem ki!