Güzel ülkemin yiğitlerinin akıl almaz yöntemlerle kapağı yurt...


Güzel ülkemin yiğitlerinin akıl almaz yöntemlerle kapağı yurt dışına atmalarını görsel ve yazılı basından duyuyorduk. Yiğitlerimizin her türlü yöntemine karşı çare geliştirmiş olan Avrupa Devletlerinin hökümetleri yiğitlerimizin son günlerdeki gri pasaportlarla Avrupa ya elli kişilik kafileler halinde gidip geriye beş kişi dönmeleri karşısında dumura uğramış haldeler. Oturdukları masaların başında dirseklerini masaya avuçlarının içine de yüzlerini almış bir vaziyette düşüncelere dalıp gitmişler. Ne demiş bir bilge ‘’Avcı ne kadar av bilse, ayı o kadar yol bilir’’
Bana soran olur ise şöyle derim; Boşuna çaba harcıyor ve çareler bulmak için beyin hücrelerinizi telef ediyorsunuz. Bu gün uzaydan bile göründüğü iddia edilen Türklerin akınlarını durdurabilmek için altı bin kilometre duvar ören Çinliler bile yiğitlerimizi durduramamışken, sizlerin bu çabalarınız nafiledir. Yurdum yiğitleri eğer oraya gelmeyi kafalarına koymuşlar ise yeryüzünde önlerine çıkarılacak her türlü engeli aşmak için damarlarında dolaşan asil kandan güç alarak Avrupa kapılarını zorlayacaklarından hiç şüphem yoktur.

[ilgili-haber=1174]

Avrupa ya gitme maceramız yeni değildir. Batı Avrupa’nın kapısı sayılan Viyana. 26 Eylül – 16 Ekim 1529 tarihlerinde. Kanuni Sultan Süleyman Han ve 1683 te Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından iki defa kuşatılmış ve bu kuşatma başarısız olmuştur. Atalarımız Cuma namazını Viyana da ki Aziz Stefan Katedralinde kılamamış olabilirler, bu başarısızlıklar yurdum yiğitlerini kapağı Avrupa’nın herhangi bir yerine atma ideallerinden asla vazgeçiremez ve geçirmemelidir de.
Bu konudaki her türlü teşebbüsleri desteklediğimi peşinen söylemek isterim. Zamanında rahmetli babam İbrahim Öztürk Avrupa’nın surlarını defalarca aşmış bir insandır. Kendisi sayısını tam hatırlamıyorum, Avrupa’ya Çal dan Denizli ye gider gibi, gidip gelirdi. Defalarca İsviçre ye, Almanya ya kaçak yollardan girmiş ve yakalanıp sınır dışı edilinceye kadar ya da buradan oraya gidebilmek için köylülerden aldığı borcu ödeyip birkaç yıl yetecek kadar parayı bizlere gönderinceye kadar oralarda yaşamış bir insandır. Rahmetlinin okuması yazması bile yoktu, eğer okuması yazması olsa idi Amerika ya Meksika sınırından elini kolunu sallaya, sallaya gireceğinden ve sadece siyahlara gücü yeten kahraman Amerikan polisinin bir şey yapamayacağından eminim.
Avrupa’nın tüm ek yerlerini bellediği için, Avrupa sevdasına tutulmuş olan köyümüz ve çevre köylerden yiğitler onu bulup bilgiler alır, bazen de kendilerine rehberlik etmeleri için tüm masraflarını karşılayıp onu yanlarında götürürlerdi. 1970’lerin sonlarına doğru hemşerileri tarafından polise ihbar edilip yakalatılarak memlekete gönderilmişti fakat laf anlamaz ormancı gibiydi rahmetli, pes etmek nedir bilmezdi. Avrupa’nın tüm girişlerine ve polislerine adı belletilince son gitmeye karar verdiğinde Avrupa’nın başka bir ek yerini keşfetmişti. Dedim ya Türk’ü kim durdurabilir! Çal İlçesi Nüfus Müdürlüğü’nü mahkemeye verip, Öztürk olan soyadını Sağıroğlu olarak değiştirdi ve yeni pasaport alarak yine bildiği yollardan İsviçre’ye gidip iki yılı aşkın süre kalıp döndü. Namını duyanlar onu uzun süre rahat bırakmadılar fakat yaşlanmıştı artık. Çeşmeden gemiye binip, gemi İtalya limanına varmadan atlayıp yüzerek karaya çıkıp, tüm İtalya’yı trenle boydan boya geçerek, Alp dağlarının karlı ormanlarından İsviçre sınırındaki azgın akan nehre atlayıp boğulmadan ve donarak ölmeden karşıya İsviçre topraklarına çıkabilmek hangi babayiğidin harcıdır?
Yurt dışına kapağı atacak yurdum yiğitlerine önerimdir. Biliyorum da konuşuyorum, vize almak için belediyeleri araya sokmaya ve aracılara yirmi bin avro vermeye hiç gerek yok, şimdi iş açığa çıkınca o kadar para verip gidenlerin yakalanarak geriye gönderileceği haberleri görsel basında yer alıyor, yazık değil mi? Çoluğunun çocuğunun rızkını boşuna harcamaya.
Yurt dışına kapağı atıp Türkün gücünü Helga’lara göstermek isteyen babayiğitler. Kimselere söylemeyin sakın! Çaktırmadan beni bulun, babamın haritası bende duruyor. Ülkemi yıllardır kapılarının önünde bekletip içeri almayan bu Avrupalılara çok pis gıcığım, intikamım korkunç olacak, para pul bilem istemem, tamamen hayır için.
Yürüyün yiğitlerim Avrupa ayaklarımızın altında gari.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar