Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Dr. Zahide Alaçam, tüberlükoz hakkında açıklamada bulunarak doğru ve etkin bir tedavi ile bu hastalığı önlemenin mümkün olduğunu söyledi.
İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık
Tüberküloz(TB) yani halk arasında verem diye tabir edilen hastalığının insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olduğunu ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Alaçam, geçmiş zamanlarda büyük salgınlara yol açan bu hastalık hakkında şunları dile getirdi: “Tüberküloz, mycobacterium tuberculosis isimli bakterinin yaptığı bir enfeksiyon hastalığıdır. İnsanlık tarihi var olduğundan beri verem hastalığı hep var olmuş, geçmiş dönemlerde pek çok insanın ölümüne sebep olan büyük salgınlar yaşanmıştır. Günümüzde aktif bir tedavisi olmasına rağmen tüm dünyada en sık ölüme sebep olan enfeksiyon hastalıklarından biridir. Aslında çok eski bir mikrop olmasına rağmen ilk defa 24 Mart 1982 tarihinde Robert Koch tarafından mikroskop altında tespit edildiği için 24 Mart günü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1996 yılından itibaren ‘Dünya Tüberküloz Günü’ olarak ilan edilmiştir. Bu günde; etkinliklerle tüberküloz hastalığına dikkat çekilerek hastalık hakkındaki farkındalığın artırılması amaçlanmaktadır. 1982’de mikrop tanımlanmış, bu mikroba yönelik antibiyotikler 1940’lı yıllarda keşfedilmiş ve sonrasında etkin tedaviye başlanmıştır” dedi.
Sessiz ve sinsi bir hastalıktır
Tüberküloz mikrobunun en fazla akciğeri tuttuğunu ve dünya nüfusunun yüzde yirmibeşinin halen tüberküloz basili ile enfekte olduğunu (bu mikropla karşılaştığını) altını çizerek söyleyen Uz. Dr. Zahide Alaçam; “Tüberküloz mikrobu en çok akciğeri tutar, genelde de zaten akciğer tüberkülozu olarak bilinir. Fakat tüberküloz, çoğunlukla akciğerler olmak üzere tüm organ ve dokuları tutabilen, önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı bir hastalıktır. Bulaş sadece solunum yoluyla olur. Yani hastalıklı kişinin öksürmesi, hapşırması ile havaya yayılan mikroplar, havada damlacık enfeksiyonu şeklinde asılı kalır ve sağlıklı bir birey o damlacığı nefes yoluyla solumak suretiyle akciğerlerine ulaştırarak hastalığın oluşmasına sebep olur. İşin esasında dünyadaki tüm insanların yaklaşık dörtte biri bu mikropla karşılaşır. Yani mikrobu bir şekilde biz, hasta kişiden alırız ve o bizim vücudumuzda çoğunlukla sessiz olarak kalır. Ancak mikrop vücuda ulaştıktan sonra bu kişilerin yaklaşık onda birinde bağışıklığı baskılayan bir durum (AİDS, kronik karaciğer, şeker ya da kalp hastalığı, sigara, alkol, madde kullanımı) olduğu zaman bu mikrop sessizce beklemeyi bırakır ve aktifleşerek hastalığa sebep olur” diye konuştu.
Hasta olan kişiyle aynı evde yaşayanlar risk altında
Bulaş yolu ile ilgili en çok merak edilen konulara dikkat çeken Alaçam, bulaşın sadece solunum yoluyla gerçekleştiğini söyledi ve şöyle konuştu: “Hastalıklı kişinin kaşığını, çatalını kullanmak, yastığını, yorganını ya da ortak havlu kullanmak gibi şeyler bulaşa sebep olmaz. Kısa süreli temasta bulanan kişilerle hemen kolaylıkla bulaş olması beklenmez. Hasta kişiyle aynı evde yaşayan ya da ortamda çalışan kişiler bulaş açısından risklidir. Tüberküloz, eğer tedavi edilmezse mikrobun tuttuğu organda harabiyet oluşur, organ fonksiyonunu yerine getirememeye başlar ve bu durum ölümle sonuçlanabilir. Ancak tüberküloz mikrobuna yönelik 1940’lardan bu yana yeni birçok antibiyotikler geliştirilmiştir. Bunlara bağlı olarak da etkin ve uygun tedaviler vardır. Ülkemizde tüberkülozun tedavileri; Verem Savaş Dispanserlerinde Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) yoluyla tamamen ücretsiz olarak gerçekleştirilmektedir. Burada yürütülen etkin tedaviler sayesinde her geçen yıl % 6-7 oranında verem hastası görülme oranı azalmaktadır. Bu hastalıktan etkin ve doğru tedavi ile yüzde yüz kurtulmak mümkündür” dedi.