Başlığı bakıp anayasa, ifade özgürlüğü, insan hakları gibi büyük laflar edeceğimi...
Başlığı bakıp anayasa, ifade özgürlüğü, insan hakları gibi büyük laflar edeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ben gündelik hayattan, yani hukukun gündelik hayata dokunan tarafından bahsedeceğim ve başlıktaki sorumu düşünmenizi isteyeceğim.Honaz’ın kenarında bir sitede oturuyorum. Siteden en yakın markete gitmek için günün hemen her saatinde neredeyse hiç kullanılmayan bir yola eşime ait araç ile 50 mt kadar ters yoldan giriverdim. Karşıdan polis geldi ve bana selektör yaktı geçti. Durmadı, anons yapmadı, o devam etti, ben devam ettim. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben şöyle düşündüm; “Ters yolda gidiyorsun, bir daha olmasın”
Markete vardım, alışverişimi yaptım, kasada para öderken beni ikaz eden polisin market önünde duran aracımın plakasını okumaya çalıştığını fark ettim. Tamam anladım, plakaya ceza yazılacak. Önemli değil. Başta park yasağına uymamak, hız limitlerini aşmak ve evrak eksikliği olmak üzere kural ihlalleri için ödediğim cezalara hiç hayıflanmadım. Bunları araç vergisi, trafik sigortası, benzin parası gibi araç kullanmanın bir maliyeti olarak gördüm. Kontrol eden polislere ben doktorum, hatta profesörüm gibi laflar etmedim. Kulağıma gelen, ceza kesinleşmeden bazı makamlara ulaşılır ise son imza atılmayan cezaların iptal edilebildiği gibi ifadelere hiç kulak asmadım, teşebbüs etmedim. Beni tanıyan bilir, istersem bu makamlara ulaşırım. Ama dedim ya yaptığım kural ihlalinin cezasını handiyse gönülden öderim.
Ama o da ne, güya bana dur denilmiş, durmamışım, yani kaçmış muamelesi ile devletin görevlisine itaatsizlikten ilave cezalar yazılmış. Tekrar ediyorum, siren çalmadı, dur anonsu yapılmadı, daha önemlisi memur kendisi de durmadı. Plakamı tanıyacak kadar bile muhatap olmadık. Sonradan gelip plakama ceza yazarken bu arabanın sahibi kimdir, neden durmamıştır denilmedi. Adetim olmadığı üzere ben bi merhaba deyip cezaya itiraz etse idim, belki de daha kolay anlaşacaktık. Yani kamuya güvenmekle hata mı etmiştim. Ez cümle, işte bu ceza bana koydu ve sulh ceza hakimliğine itiraz ettim.
Trafik emniyet, savunma yazısında özetle demiş ki; “sen benim muhatabım değilsin, ben plakaya yani araç sahibine ceza kestim.” Aracı ben yalnız kullandığıma göre, aracın sahibi eşim nasıl bir savunma yapacak. Şahidi olmadığı olay için; “Eşim aracı almış, kural ihlali yapmış ama dur ihtarı yapılmadığı için durmamış” demesi mi gerekiyor.
Durumu avukatım ile konuştum, cevabı bu serzeniş yazısını yazmamın sebebidir. Avukatım dedi ki;
“Uğraşma, sen bu cezayı ödersin. Müvekkilimin hiç İstanbul’a gitmemiş bir ticari aracına boğaz köprüsünden geçiş cezası geldi. İtiraz ettik, kabul edilmedi ve ödemek zorunda kaldık. Bir sohbette hakim ile neden böyle olduğunu konuştum. Bu bir sahte plaka vakası ama emsal olur diye kararı aleyhte veriyoruz dedi”
Nitekim, Hakim, ilgili kanuna atfen sen bu olayda muhatap değilsin demiş ve cezayı kesinleştirmiş.
Kanun devleti olabilirsiniz, bunun için kanunlar neyi emrediyorsa onu yaparsınız. Hukuk devleti olmak ise güven unsurunu içerir. Ben bir TC vatandaşı olarak ben devletime güveneceğim, hakkımın gözetileceğine inanacağım, bana devletimden zarar gelmez diye düşüneceğim.
Kendimi ihbar ediyorum, itiraz ediyorum, ama yok hükmündeyim, varlığım bile tanınmıyor, sizce ne kadar güvenebilirim…