Anam mı yoksa anannem mi? Bilmiyorum 1970 ler de, bu çocuklar...


Anam mı yoksa anannem mi? Bilmiyorum 1970 ler de, bu çocuklar ileride büyür belki de evlenir diye bizlere birer döşek birer yorgan ve işlemeli ikişer yastık yaptırmış.
1989 a evlenmiş Şehirde ev tutmuşum eşyaları getireceğiz. Hanımın çeyizi tamam, benim çeyizim ise yukarıda bahsettiğim gibi bir döşek, bir yorgan, iki yastıktan ibaret, yorganlar özel el yapımı cicili biçili renkli hacı basmasından, getirdik eve koyduk, koyuş o koyuş aradan otuz yıl geçmiş üzerinde yatmak hiç nasip olmadı, ara sıra aklıma gelir ve sorardım hanıma.
- Benim yorgan döşek duruyor mu?
Ne yapayım? Tüm sermayem onlar. Yeni yıla hasta girdim bir grip ki sormayın (iki yıl önce Corona dan önceki yılbaşı) on üç gün de zor iyileşebildim, gecenin geç vakti Tv 100 de Okan Bayülgen’in Uykusuzlar Kulübü programını izliyorum konu grip, bir doktor çıkmış bir şeyler anlatıyor, Okan bir ara dedi ki!
- Bu kış hiç hasta olmadım.
- Neden?
Bende kulak kesildim, neden?
- Bizi hasta eden bu telli yatak ve elyaf yorganlar.
Devam etti kulaklarımın yanında gözlerimi de iri, iri açtım, kendi kendime Okan’a sordum
- Yapma ya?
- Evet! Yatıyorum, bir ara ateş basıyor açınıyorum, bir uyanıyorum donmuşum tekrar örtünüyorum bu hep böyle devam ediyor sonra hasta oluyorum.
Doktor da merak ediyor, ben de.
- Eeee ne yaptın?
- Gittim yorgan diken bir yer buldum ona bir yatak, bir yorgan ve yastık yaptırdım, evdeki telli yatağı ve elyaf yorganların hepsini attım, şimdi rahat uyuyorum ve dinlenmiş kalkıyorum yataktan hem de hiç hasta olmuyorum.
Benim tüm çakralarım açıldı, Okan dan şanslıyım, benim çeyizimde var, yarın hanıma söylemeli fakat nasıl söylemeli? sabah dörtte uyuduğum için hanımla ertesi gün akşam görüşebiliyoruz. Mal bulmuş magribi gibi sevinçliyim, akşam oldu hanım geldi, yemeği yedikten sonra geçtik oturma odasına çay içiyoruz, çaktırmadan bakıyorum hanımın sıfatına morali iyi mi? Diye, duruş hal ve gidiş fena değil, sormanın tam sırası,
- Bir şey soracaktım?
- Sor bakalım neymiş?
- Yaaa! hani benim yorgan, döşek, yastık vardı ya?
Elindeki örgüyü yana bıraktı bana bakıyor, ben televizyondan gözümü ayırmıyorum fakat yan gözle de izliyorum çaktırmadan, elinde kalın iki adet örgü şişi var, belki de cinayet saati gelmiş olabilir.
- Eeeee nerden çıktı şimdi bu? Yorgan, döşek işi, ikide bir yorgan döşek soruyorsun bana.
- Yaaa ne zaman sordum? Belki yirmi sene olmuştur.
- Ne yirmi senesi, daha geçenlerde sordun ya.
Kadınların hoşlarına gitmeyen şeyleri hiç unutmadıklarını unutmuşum. Neden sorduğumu nasıl anlatayım, hiç anlamadığım havuz problemi sorsa veya Ortaokuldaki Hamide öğretmen gibi sözlüye kaldırıp, Avar Devletini anlat dese, vallahi sular seller gibi anlatacağım, fakat bu yorgan, döşek işi tehlikeli, nasıl anlatayım? Kısık bir sesle.
- Gece üşüyorum.
- Tamam! Battaniye örterim ben sana.
- O da çok ağır oluyor, hem durmuyor, düşüyor yere elyaf yorganın üzerinden.
- Eeeee illa yorganını mı istiyorsun? nasıl çıkarayım ben onu dolabın taaa altından, ne kıymetli yorganın varmış ya, ikide birde sorup duruyorsun.
Hiç cevap vermedim, ertesi gün tatil, kahvaltıdan sonra çıktım biraz dışarıya hava almak için, gezdirdim geldim kendimi. Akşama doğru girdim içeriye, evde bir temizlik kokusu, yatak odasına geçtim üstümü değiştirirken gördüm, yatağın üzerine yorganım serilmiş fakat yorganım nevresimin içine hapsedilmiş, olsun serilmiş ya! Bir rengini görsem iyiydi, mutfakta bir şeyler yapıyor teşekkür etmeli, gittim yanına.
- Eline sağlık, yorganımı sermiş sin,
- Evet! Serdim, canım çıktı dolabın taaa altından çıkaracağım diye.
- Döşeği mi de çıkarsaydın bari.
Buradaki konuşmaları yazmama gerek yok.
Kışları sevgili yorganımla yatıyorum artık, çok mutluyum, size de şiddetle tavsiye ediyorum, harika bir duygu ne kıvrılıyor, ne yataktan düşüyor, sıcacık ne yanma ne donma var, hep mutedil dalgalı, yalnız döşeğimi de altıma sersem çok süper olacaktı ya, işte!
Yılmak yok mücadeleye devam.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar