Son yıllarda içinde bulunduğumuz coğrafyamızda yaşanan hadise...


Son yıllarda içinde bulunduğumuz coğrafyamızda yaşanan hadiseler ülkemizi sığınılacak güvenli bir liman yada daha güvenli gördükleri alanlara geçiş için bir köprü konumuna getirdi. Ülkemize gelen sayıları milyonlarla ifade edilen göçmenlere kapılarımızı sonuna kadar açtık. Uzun yıllardır Suriye den gelenlerin çoğunluğunu içimizde eriterek kabullendik. Suriye bir zamanlar bizim bir vilayetimiz idi, onlarla derin bağlarımız var. Şimdi ise sınır komşumuz, o sebeple oradan gelenler ilk zamanlar tepki görse de sonradan halkımız tarafından pek yadırganmadı. Son günlerde sınır bağımız bile olmayan Afganistan dan gelen genç erkeklerin otobüslerle İran sınırından yurdumuza gelmeleri sosyal medyalardaki komplo teorilerinden midir? Bilinmez, halkımız tarafından kuşku ile karşılandı. Bu konuda sosyal medyadaki sayısız yorumun yanında benim daha önem verdiğim, sokakta konuştuğum bir çok kişinin sinirlerinin son derece bozuk olduğu. Bunun çözümünü hükümetimize bırakıp benim kafamı kurcalayan bir soruya cevap arayalım Yeryüzü Kime Ait?
İnsanlığın yaratılışından itibaren geçirdiği evreleri hepimiz biliyoruz, bunları tekrar etmeyip, bu konuya İslami açıdan bakacağım. Kuranı kerimde sürekli olarak yeryüzünün Allaha ait olduğu söylenir, şöyle ki; Yerde ve göklerde ikisinin arasında olan her şey Allah’ındır denir, Dünyanın ve ahiretin Allaha ait olduğu söylenir. Yeryüzündeki her şeyin toprağın, dağların, ovaların, suların, hayvanların ve bilumum nebatatın yaratıcısı Allah tır ve ona aittir denir. Buna lehul mülk, (mülk Allah’ındır demek). O halde yeryüzünü parselleyip bölerek sınırlar çizmek İslami bakış açısına göre yanlıştır. Yanlış olsa da, şu an yaşadığımız Dünyanın bir gerçeği bu, Dünyamız iki yüze yakın devlet tarafından bölünmüş, bu devletler çizdikleri sınırlar içerisinde huzur içinde neden yaşayamıyorlar? Aç gözlü gelişmiş Devletler bu düzeni neden bozuyor? Kim huzur ve güven içinde yaşadığı ülkesini terk edip başka bir ülkeye gitmek ister ki? Bu gibi soruları çoğaltmak elbette mümkün.

[ilgili-haber=1623]

Afganistan göçüne bakalım. Bağımsızlığını kazandığı 1918 yılına kadar İngiltere nin kontrolünden daha sonra Sovyetlerin kontrolüne geçmiş ve 1979 – 1989 arası Sovyet işgaline maruz kalmış 2001 – 2021 tarihleri arsında ise Amerika’nın işgalinde olmuş ve Amerika’nın çekilmesi ile de bu günkü durum ortaya çıkmış. Haberlerde gördüğümüz Kabil havaalanında yaşanan insanlık dramları elbette içimizi son derece acıtıyor, savaşın acımasızlığı, insanların çaresizliği otuz yılı geçkin bir süredir devam eden iç savaşta, gelişmiş Devletler tarafından birer piyon gibi kullanılmış ve sonrada Taliban’ın insafına terk edilmiş insanların durumları ve çaresizlikleri tam bir insanlık dramı yaşanmasına sebep oluyor. Bu insanların Ülkemizden başka gidecek yerleri yok mu? Sorusunu akıllara getiriyor. Sınır komşusu olan İran neden bunları kabul etmeyip bizim sınırlarımıza itiyor? Onlar da Müslüman bir ülke ve din kardeşi değil mi? Ülkemiz bu kadar göçü kaldırabilecek mi? Gelen bu insanlar güvenliğimizi tehdit eder mi? Uzun süreçte etnik yapımız değişir mi? Elbette biz Ülke olarak yurdumuza sığınmak için gelenleri kabul edeceğiz fakat bunun süresi ne kadar olacak? İnsanlarımızın kafasındaki bu haklı soruların cevaplarının verilmesi ve kaygılarının giderilmesi gerekir.
Bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak haklı kaygılarımız var, bu kaygıların elbette bizi yönetenler tarafından da düşünüldüğüne ve çaresine bakılacağına eminim. Biz köklü devlet geleneğine sahip bir milletiz, kiracısı olduğumuz bu Lehul Mülk de yaşayan halkımızın güvenliğini, refahını ve huzurunu bozmadan ülkemize sığınan bu insanlara belirlenen süre içerisinde kalmalarının ve yapılacak olan anlaşmalarla veya ülkelerindeki güvenli ortam sağlanıncaya kadar bakmakla yükümlüyüz.
Gözümüzün önünde yaşanan bu olaylar bende ne kadar güzel bir ülkede yaşadığımızı ve bu güzel ülkemizin birliğini ve beraberliğini bozmadan huzur, refah ve güven içinde yaşamamız gerektiğine olan inancımı tazeledi.
Rabbim birliğimizi ve dirliğimizi bozmasın.
Ne Mutlu Türküm Diyene.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar