Yirmi Aralık tan bu yana yalnızdım, hanım çocukların yanına gitmişti, bazılarınız diyebilir ‘’ohhh değme keyfine, dırdır yok, zırzır yok, karışan yok, görüşen yok, bak keyfine’’ belirli bir yaştan sonra bu dedikleriniz olmuyor en azından bende! Bizim gibi yaş almış insanlarda gördüğüm birçok eksiklik bende olmamasına rağmen yine de yalnızlık Allaha mahsus diyeyim. Tanıdığım birçok arkadaşım var, hanımı üç günlüğüne çocukların yanına giderken kocasının kendisinin olmadığı süre içerisinde yiyeceği yemeğini dahi hazır ediyor, nedeni ise adamın bir yumurtayı dahi kırıp yemekten aciz olması, mesleğimiz gereği midir bilemiyorum? Pişiremeyeceğim yemek yoktur, canım ne ister ise alır pişirir yerim, çok şükür bu konuda becerikli olduğum dahi söylenir. Öyle olmasına rağmen bu yılbaşı geçirdiğim en kötü yılbaşlarından birisiydi, hanımla uzun zamandır yılbaşlarında bir yerlere gitmeyi bırakmış evde dostlarla geçirmeyi daha çok sever hale gelmiştik. Yılbaşını yalnız geçirme fikri canımı sıkıyordu, arkadaşlarım bir çok öneride bulundu fakat onların gittikleri yerler karı koca gidilen yerlerdi hep, yalnız başıma onların da keyfini kaçırırım diye düşünüp vaz geçiyordum, nihayet o gün geldi, kız kardeşim aradı akşam yemeğine bekliyoruz dedi, annemi de görmüş olurum diye hiç itiraz etmeden kabul ettim, yemeği yiyip üzerine de çayları içtikten sonra izin isteyip evime geldim, üzerimi değiştirip çıktım dışarıya, uzun zamandır Denizli de açılan mekanları takip etmez olmuştum, ne kadar yeni mekan açılmış, halbuki eski mekan sahiplerinin çoğunu tanırdım, şimdikiler ise yabancı bana, Çamlıkta bir mekana girdim, kapıda beni karşılayan genç koruma tepeden tırnağa süzdü, tam ‘’damsız almıyoruz diyecekken’’ lafı gediğine oturttum ‘’delikanlı yalnızım, masa istemiyorum beni bara oturtabilirsin birkaç saat kalıp çıkacağım’’ deyince, içinden hah geldi bir ördek hem de masa istemiyor diye düşünüp ‘’Beni takip edin dedi’’ ettim bende, barın önünde bir tabure gösterip ‘’burası iyi mi’’ dedi baktım etrafa sahneyi tam karşıdan gören güzel bir yerdi ‘’İyi dedim’’ cebinden bir mühür çıkardı, uzattım kolumu bileğime bastı yuvarlak mühürü. Eskiden karakollardaki jandarmalar, mahkemeye ifadeye gönderdikleri insanların bileğine vururlardı böyle mühürü, şimdi barın içine kapattıkları insanlar belli olsun diye vuruluyor. Program başladı genç bir kız nostaljik şarkılar söylemeye başladı, keyfim yerine gelmişti, saatler ilerledikçe mekan dolmaya başladı, gencecik kızlar oğlanlar, orta yaşlı benim gibi iki kişi daha vardı, dikkatimi çeken şey ise gençlerimizin eğlenmeyi bilmemeleri, o kadar güzel söyledi ki genç solist kız, hiç biri masasından kalkıp da dans etmedi, hepsi birer ağır abi, hepsi Polat Alemdar pozlarındaydılar, zamanın ne kadar hızlı geçtiğinin farkında bile değiller henüz, bizim yaşımıza geldiklerinde eğlenmeden geçen bu günlerine yanarlar mı diye geçti içimden?
Ortam harika müzik ise çok güzeldi yeni yıla girmemize on beş dakika kala çıktım mekandan, gecenin o temiz ve serin havasını çektim ciğerlerime. Bindim arabama deşdivanlar (Kolluk güçleri, polisler) yolları kesmeden vardım evime, içeri girip mutfakta soğuk suyu içerken havai fişekler patladı, saatime baktım yeni yıla girmiştim hemde yapayalnız, göğsüme bir öküz oturdu sanki, içim sıkıldı daraldım, balkona çıktım komşu evin çatısından 23 el silah sesi geldi (saydım), yirmi üç atışla iki bin yirmi üçü öldürdü, 2023 ü mermi manyağı yaptı adam, balkondan ‘’Helalll sana, adamın gralısın’’ diye bağırdım, sesimi benden başka duyan olmadı galiba, olsun! ölsün varsın zaten bende sevmemiştim bu iki bin yirmi üçü.
Tek umudumuz kaldı 2024 ün daha iyi olması, ne demiş bir zat-ı muhterem, ‘’Umut fakirin ekmeği, ye memedim ye’’
2024 e yalnız girdim fakat memleketimdeki stres ortamı dayanılmaz bir hal aldı bu ortamdan biraz uzaklaşmak istedim, bu satırları Dubai den yazıyorum, yalnızlıktan kurtulup çocuklara ve huzura kavuştum şükür.