Son zamanlarda hayatı o...
Son zamanlarda hayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki! Rampadan aşağı doğru giden fireni bozuk kamyon gibiyiz. Günler, haftalar, Aylar hatta yıllar su gibi akıp gidiyor gözümüzün önünden ve bizler bunun farkında olmadan akvaryumdaki bir balık gibi uzaktan seyrediyoruz. Ben kendimden örnek vermek isterim, en çok şaşırdığım şey haftanın başlangıcı ve hiç haberim olamadan o haftanın bitip gitmesi, o hafta ne kadar kısa sürmüş düşününce inanamıyor insan. Şehrimizde hayatın hızı 60 ise bu İzmir de 80, Ankara da 90 İstanbul da ise 120 dir, O yüzden ömürler hızla gelip geçiyor ve farkına varamıyoruz. Etrafımız betonla çevrilmiş, doğadan tamamıyla kopmuş bir şekilde suni hayatlar yaşıyoruz ve buna modern yaşam diyoruz. Baharın geldiğini, doğanın uyandığını, ağaçların çiçeğe durduğunu, çimenlerin yeşerdiğini, buğdayların filizlendiğini, kuşların yuva yapıp yumurtladığını hiç göremiyoruz, doğayla aramıza betonlar ördük, yağan bir yağmurdan sonraki toprak kokusunu, ardından çıkan güneşle birlikte ufukta oluşan gök kuşağını bile göremez olduk artık.
Çevremde bu konuları açtığım istisnasız her kez, ben dahil olmak üzere bu suni yaşamdan kaçıp deniz kenarındaki bir kasabaya ya da köyüne dönüp atalarından kalan evi onarıp, işlenmeyen bağ bahçelerini işleyip, kalan ömrünü doğayla baş başa geçirip frene basarak hayatı yavaşlatmayı düşünüyor. Düşünüyor da yapabiliyor mu? Asıl mesele o!
Ortaokul ikinci sınıfta iken, kanımın deli aktığı zamanlarda Tarih öğretmenimiz derste Avar devletini anlatıyordu. Ben ise önümdeki deftere bir şeyler karalıyorum, yemişim Avar devletini, 13 ya da 14 yaşındayım tarih 1976. Defterime tek tek yılları yazdım 1976 dan 2000 yılına kadar, aklım o kadarına eriyor o yıllara kadar yaşayıp yaşayamayacağımdan emin değilim. Tek, tek saydım ve içimden bir YUH çektim ‘’lan ben 2000 yılında 38 yaşında olacağım ya ‘’ dedim, benim cismimin sınıfta fakat aklımın başka yerde olduğunu fark etmiş olan Hamide öğretmen ismimi söyledi, hayallerden çıkıp geldim sınıfa ve ayağa kalktım ‘’ Anlat bakalım Avar Devletini’’ dedi, ne diyeyim bir şeyler demem lazım, tüm sınıf bana bakıyor ‘’Avarlar bir Türk devletidir’’ dedim o kadar başka bir şey bilmiyorum, oturdum yerime. Yanıma gelip sağ elinin yüzük parmağındaki kocaman taşlı yüzükle kafama birkaç defa vurup ‘’Eşek herif, hiç ders dinlemiyorsun’’ deyip gitti. Elimle kafamı yokladın iki adet erik büyüklüğünde şiş vardı fakat ben aldırmadım hiç. 2000 yılında 38 yaşında nasıl birisi, ne konumda ve nerede olacağımdaydı hala aklım.
Şimdi geçmişe baktığımda 2000 yılına kadar yaşayacağımdan emin olamayan ben, 2000 yılını devirmiş ve üzerine 20 yıl daha devirip 58 yaşına gelmişim, emekli olunca köyüne ya da bir deniz kenarı kasabasına yerleşmek hayalinden vazgeçmeden hala Denizli de yaşamaya devam ediyorum.
Benim gibi milyonlarca kişi bu hayallerini gerçekleştiremeden imamın kayığına binip öbür Dünya ya göçüp gidiyor mecburen, artık hayaller Cennet te, Deniz kenarında bir yaşam umuduyla. Tabi ki! İyi bir hayat geçirebildi ise.
Hızlı yaşıyoruz bu hayatı azizim hızlı, kendimize zaman ayıramadan bu Dünyanın gailelerine kaptırıp gidiyoruz kendimizi, bir bakmışız ki! Yolun sonu görünüyor ve artık yapacak bir şey kalmıyor, o yüzden karar verdim. Acil yakınlardaki bir köyden bir toprak alacağım ve frene basıp, hayatımın hızını yavaşlatacağım, yakında torunum olacak, amacım güzel havalarda dedesinin yanına gelip, dedesinin ürettiği doğal sebzeleri, meyveleri ve yiyecekleri dalından koparıp yiyebilsin ve o minicik ayaklar toprağa çıplak basabilsin.
Taaaa! 1976 dan beri emeklilik hayali kuran ben, çok şey mi? istiyorum bu hayattan.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar