Kaçırma gözlerini benden suçlu, suçlu
Erkekler ağlamaz insanız unutma
Sustururum zamanla içimdeki bu acıyı
Göz yaşların içimi acıtıyor
Erkekler ağlamaz sevgilim sil gözyaşını.
Nilüfer'in sensiz olmaz albümündeki bu şarkı beni hep hüzünlendirir, niçin bu şekilde şartlandırılır erkekler diye üzülürüm. Kızlara ağlamak serbest, erkeklere yasak, adalet mi bu! Daha çocukluktan itibaren beynine kazınır bu söz, " erkek adam ağlar mı? len! Ayıp, hiç utanma yok mu sende " diye diye ağlayamaz olur erkekler, erkeğin ağlaması toplumumuzda hep zayıflık belirtisi olarak algılanmıştır, ağlamak ve gülmek insandan başka hiç bir canlıya bahşedilmemiş bir özelliktir oysa. O halde niçin ağlamayalım, gülmek kadar ağlamakta insanca bir tepki değil mi?. Ağlayarak içindeki acıları hafifletir insan, ağlamak içini temizler, rahatlatır, insan olduğunu fani bir varlık olduğunu, etten kemikten olduğunu hatırlatır. İnsan olmanın da gereğidir. Derisinin rengi ne olursa olsun insanoğlunun gözünden akan yaş ister sevinç ister acı ister hasret gözyaşı olsun, hep aynı renksiz tuzlu sudur, bu kadar basit işte. Eskiden gözyaşı şişeleri varmış, kadınlar gözyaşlarını ziyan etmeyip biriktirirlermiş o küçük şişelerde. Güzel bir hikayesini anlatayım sizlere.
Mezamorta Hüseyin Paşa Osmanlı kaptanı Deryası (…..- 1701) seferden döndüğünde hanımı Hanife Hatun, Hüseyin Paşayı kapıda karşılar.
Beklerken biriktirdiği gözyaşlarını Hüseyin Paşanın ayaklarının dibine, kapı eşiğine döker.
Hüseyin Paşa basmaya kıyamaz ve Hanife Hatun'un elinden aldığı şişeden bir damlayı Hanife Hatun'un yanak üstüne damlatır, daha sonra oradaki damlayı dudaklarıyla alır.
‘’Allah senin hasretini bir daha göstereceğine şu damlaya muhtaç bıraksın razıyım’’ der ve sarılırlar.
Şahsi fikrimdir; erkeğin egemen olduğu bu dünyada, erkekler dilediğince ağlayabilseler, belki bu dünya biraz daha farklı olabilirdi, o halde anneler, babalar şunu yapmalı, yetiştirirken erkek çocuklarını, ağla oğlum, ağla, ağlamak ayıp değil, insanca bir duygudur demeli ve onlara öğretmeli.
Ne demiş Sezen ablam;Mezamorta Hüseyin Paşa Osmanlı kaptanı Deryası (…..- 1701) seferden döndüğünde hanımı Hanife Hatun, Hüseyin Paşayı kapıda karşılar.
Beklerken biriktirdiği gözyaşlarını Hüseyin Paşanın ayaklarının dibine, kapı eşiğine döker.
Hüseyin Paşa basmaya kıyamaz ve Hanife Hatun'un elinden aldığı şişeden bir damlayı Hanife Hatun'un yanak üstüne damlatır, daha sonra oradaki damlayı dudaklarıyla alır.
‘’Allah senin hasretini bir daha göstereceğine şu damlaya muhtaç bıraksın razıyım’’ der ve sarılırlar.
Şahsi fikrimdir; erkeğin egemen olduğu bu dünyada, erkekler dilediğince ağlayabilseler, belki bu dünya biraz daha farklı olabilirdi, o halde anneler, babalar şunu yapmalı, yetiştirirken erkek çocuklarını, ağla oğlum, ağla, ağlamak ayıp değil, insanca bir duygudur demeli ve onlara öğretmeli.
Ağlamak güzeldir,
Süzülürken yaşlar gözünden,
Sakın utanma.
Ağlamak şu gelip geçici dünya da.
Her şeye rağmen var olmak demektir.
Ağlamak yaşayan binlerce duygu.
İnsanca ve coşkulu güzel bir şeydir.
Hiç bir sıkıntım derdim yok iken bir hüzün, karabasan çöker bazen üstüme, hıçkıra, hıçkıra ağlamak gelir içimden, yalnız kalmak isterim o anda, sonrası malum, bir şişem eksiktir elimde, uzun süre ağlarım, sırılsıklam olur yastığım, başka türlü nasıl temizlenir içimde biriken bunca pislikler!
Raşit ÖZTÜRK
Yazar
Yazar