Yılda iki defa mesleki ulu...


Yılda iki defa mesleki ulusal kongrelere katılıyorum. Bunlardan ilki genel KBB toplantısı, ikincisi Rinoloji yani burun hastalıkları toplantısı. Her KBB hekimi gibi, genel KBB hastalıkları alanında tanı ve tedavi hizmeti verirken, akademik olarak “burun”, özellikle de “burnun alerjik hastalıkları” ile ilgileniyorum. Akademik olarak bir konu ile özellikle ilgilenmek, o konudaki gelişmeleri anında takip etmek, haberdar olmak, uygulamaya yönelik olanlarını hayata geçirmektir. Akademisyen kimliğiniz ile bildiklerinizi öğrencilere ve diğer uzmanlara aktarmak gibi bir göreviniz de vardır. Kongreler bilginin en yoğun paylaşıldığı platformlardır.

Kongrelerde yıllardır konuşmacı olarak görev alıyorum, yani bildiklerimi aktarıyorum. Sadece aktarmıyorum, ben de bir şeyler öğreniyorum. Yıllar içinde kongrelerin formatı, içeriği, tarzı, kısacası hemen her şeyi değişti. Meslek hayatıma ilk başladığım seksenlerin sonuna doğru,  katıldığım kongrelerde yabancı konuşmacıların peşinden koşardık. Söylediklerini tartışmasız kabul ederdik. Bizim konuşmacıların genç, dinamik ve beğenilenleri, iyi literatür takip edenler olurdu. Yani iyi yabancı dil bilen ve okuduğunu iyi aktaranlar. O şunu bulmuş, bu şunu demiş diye uzayıp giden bir aktarım. Bizim hocalarımız teorik bilgi ağırlıklı ve ders anlatır gibi sunum yaparlardı. Anlattıkları hemen her şeyi kitaplardaki klasik bilgilerin tekrarı niteliğinde olurdu. Sıkılırdık, doğrusu; isterdik ki, bunca yılın tecrübesini aktarsınlar, kendilerinin ne düşündüğünü ne yaptığını anlatsınlar. Böylesi hiç yok değildi, ama yetersiz olduğu da aşikardı.

Yıllar içinde o kadar büyük değişimler yaşandı ki. Benim meslek ömrüme sığan bu gelişmelerin büyüklüğü hakikaten şaşırtıcıdır. Artık yabancıların panellerini kovalamıyoruz. Zira bizimkilerin hiçbir eksiği yok, bazı konularda fazlası var. Yabancıların sunumlarını ve iddialarını sorgular olduk. Kendi insanımızın sunumları kendi yaptıkları işlerden, fikirlerden ve en önemlisi de iddialardan oluşuyor. İnsanımızda bir özgüven patlaması var. Bilgi, görgü, deneyim ile desteklenmiş bir özgüven bu. Konuşmacıların kendi buldukları cerrahi teknikler, dökümante ettikleri hasta verileri var. Bu söylediklerim sadece KBB hekimleri veya hekimler için geçerli değil. Ben hemen tüm bilimsel disiplinlerde bunun böyle olduğuna inanıyorum.

Aslında bu durum şaşırtıcı değil. Eğitim öğretimde sistem değişikliğine giden her ülke gibi bizde olgunluk dönemini yaşıyor, orijinal olma dönemine doğru ilerliyoruz. Cumhuriyetin ilk yılları çeviri ve aktarma ile geçti. Yabancı dil bilmek akademisyen ve bilim adamı sıfatı almak için yeterli idi. Bu dönemde bilgi sahibi olduk. Sonraki dönem taklit ile geçti. Batının yaptığını ve bulduğunu tekrarladık. Bu dönem de bilimsel çalışma metodolojisini öğrendik. Şimdi kafamızdaki soruların cevaplarını deneysel ve gözlemsel yöntemlerle cevaplayabilmek için bilimsel çalışmalar yapma safhasındayız.

Bu ülke ile uğraşmalarının bir nedeni de bu. Bilim ve ARGE alanında ulaştığımız olgunluk seviyesinin meyve vermesini engellemeye çalışıyorlar.

'Prof. Dr. Bülent TOPUZ'