Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda aşk mektubu mu yaz...


Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda aşk mektubu mu yazılır? Diyenler olabilir, onlara katıldığımı ve bu durumun ne kadar abesle iştigal bir durum olduğunun bilincindeyim elbet. Elli sekiz yaşına gelmiş olan ben, kırk sene önce birkaç aşk mektubu yazmış olabilirim hatta bu mektupların birçoğu muhatabına ulaşmamış bile olabilir, olsun! Ben yazdım ya! O bile yeter. Zamanın ruhu diye bir şey var, her şey zamanında güzel. Şimdi zamanı uygun olmasa bile bazen öyle bir teklif geliyor ki! Ret etmek mümkün olmuyor.
Eşimin tanıdığı bir arkadaşının kızı İstanbul da anlı şanlı bir Üniversitede okuyor, yazılmış eski bir aşk mektubu bulun ya da kendiniz yazın diye ödev vermiş öğretmeni, verebilir! Öğretmen sonuçta, öğretmenin bilmediği (Bilinçli de yapıyor olabilir) çarpım tablosunu bilmeden Üniversiteye kadar gelen bu çocuk aşk mektubunu nereden bulacak veya nasıl yazacak! Düşünmüşler taşınmışlar ve bir karara varmışlar. ‘’Arkadaşımın kocası yazar, hem de aşk romanları yazıyor, yazsa, yazsa bu aşk mektubunu o yazar’’ Hanım bana söylediğinde dalga geçiyor sandım, boş gözlerle ona ve etrafa bakındım, bir süre sonra şaşkınlığım geçti zamana döndüm. Hanım; ‘’Ya çocuğun ödevi iki gün sonra verilmesi gerekiyormuş, hadi yazıver de çocuk dersten kalmasın’’. ‘’İyi diyorsun da şimdiye kadar neredelermiş, iki günde olacak iş mi bu?’’. ‘’Arkadaşım bu gün söyledi bende tamam dedim, hadi yazıver ne olur?’’, Hadi yazıver ne olur sözünün, ‘’Bunu yazacaksın yoksa gerisini sen düşün’’ demek olduğunu çoktan öğrenmişim, Tamam! Dedim mecburen, dedim de aklıma bir şey gelmiyor.
Gecenin üçü oldu makinanın başında oyalanıyorum, ertesi sabah işim var kalktım makinenin başından mutfağa gidip soğuk bir şeyler içip düşünmeye başladım sonra döndüm makinenin başına, başladım yazmaya.
Bi tanem!
Nasılsın, umarım iyisindir, mektubunda iyi olduğunu söylüyordun, bizlerde iyiyiz, yaramaz bir durum yok çok şükür. Buralar bildiğin gibi bağlar yeşerdi, ağaçlar meyveye durdu, herkes işinde gücünde uğraşıp duruyor.
Bi tanem sen asgere gideli altı ayı geçti, yokluğun yüreğimi kor gibi yakıyor. Artık buraların hiç tadı tuzu galmadı, işlerden ne zaman akşam oluyor? Bilemiyorum, gündüzler çabuk geçiyor da, geceler bir türlü geçmek bilmiyor. Akşam yemeğinden sonra çabucak işlerimi bitirip yatsı ezanından sonra dam üstüne çıkıp, yumru taşının üzerine oturarak Şimal yıldızımıza bakıyorum hep. Bazı geceler hava bulutlu olsa bile çıkıp gözümü dikiyorum semaya ve seni düşünüyorum, şimdi Hasan’ım da bakıyordur yıldızımıza, oda beni düşünüyordur diyorum, yalnız olduğumda seni düşünüp sessizce ağlıyorum, sesimi kimseler duymuyor yıldızlardan başka. Kardeşim Havva da geliyor bazen yanıma, ona da bir yıldız bulduk küçük ayının kuyruğunun ucundaki yıldız onun yıldızı oldu.
Dün tarladan geldikten sonra akşamüzeri kuyuların başına su doldurmaya gittik kardeşimle. Delikanlılar gelip geçiyordu, gözlerim seni aradı her yerde, kızlar anladılar gözlerimin seni arayıp durduğunu, maytap geçtiler benle, içime bir sıkıntı girdi birden, yüreğimi birisi eline almış sıkıyordu, nefes alamadım, elimdeki testiyi kenara bırakıp dut ağacının altında ağladım bir süre. Bu beklemek işi ne zormuş, ne zormuş insanın sevdiğini beklemesi, yemeden içmeden kesildim, sensiz hayatın bir anlamı bir değeri yok benim için. Gara gözlüm, canım, bi tanem bitsin artık bu hasret, bitsin, gel de kavuşalım artık.
Mektubuma son verirken, seni çooook özlediğimi bilmeni istiyorum, ne olur tez yaz, beni habersiz, sensiz bırakma ne olur! Kendine dikkat et, mektubumun ucunu yakıyorum, anla artık!
Allaha emanet ol, bizleri merak etme. Hoşça kal.
Al yanaklı Cemilen.

Mektubu bitirip gidip yattım, görevimi yapmanın verdiği huzur ile uyudum.
Sonuç ne mi olmuş? Öğretmen örnek olarak sınıfta okumuş ve ‘’işte hasretle yazılmış bir mektup böyle olur’’ deyip en yüksek puanı vermiş.
Bu risaleyi okuyup ta çocuğunun dersi için ya da sevdiğine ağdalı aşk mektubu yazacaklara duyurumdur, sakın bana gelmeyin, kendiniz yazın arkadaş, adım AŞK mektubu yazan, yazara çıkacak sonra.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar