Geçtiğimiz Cuma Ülkenin tüm camilerinde yapılan bir dua vardı, Yağmur duası, Meteoroloji nin beş gün süreyle yağmur yağacak dediği günlerde Diyanet İşleri Başkanlığının 11 Aralık 2020 Cuma günü yaptığı bu eylemi, sosyal medyada ilginç paylaşımlara sebep oldu.
Diyanetin bu uygulaması beni elli yıl geriye götürdü. Çocukluğumda hatırladığım ve katıldığım, köyümüzde yapılan yağmur duasına. Cuma namazından sonra cemaat, önde cami imamı ile birlikte köyün üst tarafında bulunan koru tepesine doğru yürüyüşe geçti. O günden hatırımda kalan şeylerden biri, ayını hatırlamıyorum fakat havanın çok sıcak olduğuydu. Tepeye çıkmaya cemaatin içindeki çoğunlukta olan yaşlıların gözü yememiş olmalı ki, yarı yolda düzlük bir yerde duruldu. Cemaat saf tuttu, imam önde, yağmur duasının nasıl yapılacağını anlattı ve başladı okumaya. Okuma bitince ellerimizi avuç içimiz yukarıya gelecek şekilde öne uzattık, imam bir şeyler daha okudu sonra avuçlarımızı yere doğru döndürdük, sanki parmaklarımızın ucundan su akarmış gibi yere doğru uzun bir süre silkeledik, bir süre sonra imam yağmur duasını bitirdi. O günden hatırladığım şeylerden biri de eve gelene kadar gökyüzüne bakıp, bakıp durduğum, ne zaman yağmur yağacak diye? Çünkü havada bir tek bulut bile görünmüyordu, zaten bir damla bile yağmadı. Yağmur duası Anadolu köylerinde hayır yemeksiz olmaz, mutlaka bir hayır yemeği yapılmıştır fakat ben onu hatırlamıyorum.
Eski dönem uygarlıklarında tarım, ülke halkının beslenmesinde en önemli şeydi, buğday ve arpa insanların ve hayvanlarının yaşamını ikame ettirebilmesi için hayati önem taşıyordu. Şimdiki gibi sulama sistemi olmadığından, yağmur olmazsa tarım da olmazdı.
Yağmur duasının tarihi milattan önce 2500 yıllarına kadar dayandığı söyleniyor. Sümerlerde yağmur ve fırtına Tanrısı İşkur un yağmur yağdırıp toprağın ürün vermesini sağladığına inanılırmış. Çok Tanrılı dinlerde Sümerler deki İşkur gibi yağmur, fırtına veya bereket Tanrılarına inanılırdı. Onları memnun etmek ve yağmur yağdırması için çeşitli kurbanlar ve yiyecekler sunulurdu, her toplumun kendine göre adlandırdığı bir yağmur Tanrısı ve ona uyguladığı ritüeller vardı. Benim ilgimi çeken ise eski Şaman inanışında olan Türkler, genellikle bir at kafası kemiğini akar suya ıslama, okunan YADA taşının suya ıslanması, Gudil adlı süslenen bir gelinin gezdirilmesi, yedi taşın bir ipe dizilerek suya sarkıtılması, ucunun da karaağaç yada fındık ağacına bağlanması, Türkmenlerde ise Burkut ata inancı vardı. Kurak mevsimde Burkut ata tanrıya el açıp ‘’Tanrı isen Yağmur gönder, yağmur vermezsen sen Tanrı değilsin!’’ derdi, yedi evden toplanan pirinç pişirilir ve yedi eve dağıtılırdı, bunlar gibi birçok ritüeller halen orta Asya ve Anadolu da mevcuttur.
Bu gün Anadolu kırsalların da yapılan yağmur duaları ve ritüelleri, eski çağ uygarlıklarından, orta Asya Türklerinin şaman geleneğinden ve İslamiyet öncesi Arap toplumlarının uygulamalarından izler taşımaktadır, bana göre hepsi Anadolu insanları tarafından benimsenip bir imbikte kaynatılarak damıtılmış ve bu günkü son şeklini almıştır.
Anadolu nun birçok coğrafyasında, genellikle kırsal kesimlerinde, binlerce yıldan beri sürüp gelen bu gelenek uygulanmaktadır.
Demem o ki! Bu geleneğin uygulanması ve sürdürülmesi için, Diyanet İşleri Başkanlığının fetvasına gerek yoktur, Ülkemizin her yerine aynı gün, aynı saatlerde yağmur yağmasının imkansız olması sebebiyle, Yurdum insanı yağmur yağmayan yerlerde duruma bakıp fetvaya gerek kalmaksızın Yağmur duasına çıkıp, duasını etmektedir.
Ne zamana kadar, der iseniz? Şöyle derim; Yurdum insanının fiili dua nedir? Öğrenmesine kadar. Fiili dua etmek ağaç dikmekle olur, her yerleri ağaçlandırırsan ağaçlar senin duana gerek kalmadan, yağmuru bulup getirirler zaten. Sana da sefasını sürmek düşer.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar