Bizi kabul eden iki bakan Anadolu kökenli idi. 1974 barış harekatından günümüze epey Anadolu vatandaşı adaya göç edip vatandaşlık edinmiş gibi. Kıbrıs’ın yerlisi ile göçmenler arasında hafif bir sürtüşmenin olmasını normal karşılamak gerekir. Şöyle bir düşünsenize, Anadolu’nun kendi içindeki nüfus hareketliliğinin bile kendine has sorunları oluyor. Kaldı ki kaynakları ve nüfusu sınırlı bir adaya olan göç kolayından hazmedilemez.

Kıbrıs’ın yerel halkının görmesi gereken önemli bir faktör var. Nüfus uluslararası sorunların çözülme sürecinde en önemli faktördür. Hiçbir hukuk ve kurum nüfusu görmezden gelemez. Örneğin ne Türkiye, ne de Avrupa şu anda ülkelerinde barındırdıkları göçmenleri yok sayamazlar. Her türlü çözümün ve çözümsüzlüğün bir bileşenidir nüfus. Bu vesile ile Denizli’den göçenlerden oluşan bir köyün olduğunu öğreniyoruz.

1974 Barış Harekatı olduğunda Türkler Rum nüfusun dörtte biri kadarmış. Şu anda yarısına ulaşmış durumda. Herhangi bir çözüm bu durumu göz önünde bulundurmak durumunda. Nüfusun önemli olduğunu onlarda bilir. Bundan sonrasını bize rehberlik yapan mücahitten dinleyelim.

Mücahit 1974 öncesi dönemde bir çarpışmada yaralanır. Tedavi için Türkiye’ye gelmek ister. Bunun için resmi kurumlara başvurduğunda kendisine Avusturalya’da iş, ev ve dolgun maaş teklif edilir. Maksat Türk nüfusunu azaltmaktır. Dedik ya bizim ki mücahit, onun da tek amacı var Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak. Tabii ki kabul etmemiş. Şu fedakarlıkların ve şehitlerin hatırını düşünen hiç kimse Avrupa’nın paralı dünyasına milletini satmaz diye düşünürüm.