KKTC ekonomik bakımdan kendi ayakları üzerinde durması gerekir. Bunun için sürdürülebilir bir ekonomi ve güvenilir bir hukuk sistemi olması gerekir. Aysiad’ın Kıbrıs gezisi bu düşünceden hareketle yapılmıştır. Gezinin öncelikli amacı KKTC’nin bağımsızlık kararlılığına destek olmaktır. Kıbrıs Türk halkının yalnız olmadığını, Türkiye’nin devleti, milleti ve STK’ları ile onların yanında olduğunu göstermektir.

Bağımsızlığın gerçekleşmesi ve sürdürülebilmesi için ekonomik bağımsızlık önemli bir bileşendir. Anavatandaki şirketlerin, KKTC’deki şirketler ile ticari ilişki kurmaları ve sürdürmeleri KKTC’nin varlık yokluk savaşına önemli bir destek olacaktır. Aysiad’ın, birçok Avrupa ülkesi ve Türk cumhuriyetleri ile olan ticari deneyimlerini kardeş ülke şirketleri ile paylaşmaya hazır olduğu, hem Sayın KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın kabulünde, hem Maliye Bakanı Dursun Oğuz, Ekonomi ve Bakanı Prof Erhan Arıklı ile görüşmelerde, hem de KKTC Ticaret odasında yapılan sunumda Mahmut Çatlık başkanımızın ağzından net bir şekilde ifade edildi.


Onlar da bizlere Kıbrıs Türk Ticaret Odası’da yaptıkları sunumda, ekonomik bağımsızlığı kazanmak bakımından attıkları adımları ve hangi sektörlerde umutvar olduklarını paylaştılar. Kurulduğu günden bu güne turizm faaliyetleri ve gelirleri KKTC’nin vazgeçilmezi. Ortalama konaklama süresi az ama 2,5 gün ile 1,5 gün olan Denizli’den daha başarılı.

İkinci sırada eğitim faaliyetleri geliyor. 20 civarında uluslararası üniversitede 100 000 civarındaki öğrencinin 50 000’i Türkiye’den gelirken, 40 000’nin başta Afrika olmak üzere diğer milletlerden gelmesi hakikaten takdire şayan.

Son olarak da tarımsal faaliyetlerden beklentileri var. Hellim peynirinin coğrafi işareti kendilerine ait olmasına rağmen Rum tarafının 300 milyon dolarlık ihracat yaparken, kendilerinin bunun onda birinde kalmalarını kabul edemiyorlar. Gezen ve uluslararası ilişkileri olan bizim gruptan hellim peynirini KKTC ile birlikte anmamızı ve tüketmemizi istediler. Markalaşmanın tüketimden geçtiğinin farkındalar. Dost ve kardeş ülke Azerbaycan’nın Hellim peynirini Rum kesiminden ithal etmesini anlamlandıramıyorlar. Dünyanın asiditesi en düşük zeytinyağını üretmelerine rağmen bunu değerlendiremiyorlarmış. Narenciye, keçi boynuzu ve enginar diğer ekonomik ürünleri oluşturuyor. Su yetersizliği nedeniyle ekilip dikilmeyen oldukça geniş araziler var, buraları tıbbi ve aromatik bitki üretimi için uygun olabileceği düşünülüyor.

Adanın su sorununu çözmek için Türkiye’den çekilen boru hattından gelen su ile tarımsal sulama da yapabilecek olmanın heyecanını yaşıyorlar. Böylece aynı topraklardan yılda iki ürün alabilmenin hayalini kuruyorlar.

En stratejik ekonomik sorun enerji üretimi ve maliyeti. Alım garantili sıvı yakıt termik santralin süresi 2023 te doluyormuş. Yeniden aynı yöntemin devamını hem mümkün görmüyorlar hem de istemiyorlar. Heyetimizden Yusuf Kabukcu güneş panelleri önerdi.

Tek tük sanayi tesisleri de var. Bir alüminyum fabrikası gezdik. Sahibi bize yaptığı pencere ve kapıların kalitesini anlatmayı bitirince Erol Akça gayri ihtiyari imalat yok di mi diyerek dilimdeki soruyu soruverdi. Fabrika sahibi var dedi ve gezmeye devam ettik. Türkiye’den ithal edilen alüminyum kütükler fırınlarda eritilip önce mamul maddeye çevriliyor sonra da son kullanıcı ürününe. Bunun gibi bir kahve üretim tesisi ve bir mutfak mobilyası üretim tesisi gezdik. Ben tesislerin kapasitesinden ziyade sahiplerinin yaptıkları işten duydukları gururdan etkilendim. Bu gurur ülkeyi sahiplenmeye doğru uzar gider.




Tabi tüm bu alanlarda mal ve hizmet üretebilmek için insana ihtiyaç var. Ama maalesef kalifiye eleman sorunu Türkiye gibi onlarda da var. Ticaret odası başkanı dedi ki; benden mimar isterseniz asgari ücrete bulabilirim, ama duvar ustası isterseniz asgari ücretin iki katını vermeniz gerekir. Bu nedenle Bangladeş, Pakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ülkelerin vatandaşlarını ucuz işgücü olarak kullanıyorlar ama beş Pakistanlı bir Türkün ürettiğini ancak üretir diyor. Olsun bu dost ve kardeş ülkeler ile akrabalığı pekiştirmeye yönelik bu toplumsal yaşantı da az bişey değil. Yetkin bir duvar ustasının yanına beş yabancı çalışan ile işleri yürütmeye çalışıyorlarmış. Hizmet sektöründe ise daha çok öğrenciler çalışıyor. Hem çalışıp hem okumak Kıbrıs’taki üniversitelerin önemli bir avantajı olsa gerek. Afrikalı garsonlar çat pat Türkçeleri ile oldukça sempatikler.

Söylemeden geçmeyelim pandemi ülke ekonomisini çok derinden etkilenmiş durumda. Etkisinin kaybolacağı günleri iple çekiyorlar. Dile kolay, pandemi ile birlikte 90 000 öğrenci yani tüketici kaybolmuş durumda. Üniversitelerin açılması ile birlikte esnafın yüzü biraz gülmeye başlamış. Sektör çeşitlemesine gitmenin gerekli olduğunu yaşayarak görünce organize sanayi sitesi planlamasına girişmişler.