Yurdum insanının genlerinde gizli bir yazarlık geni var, bundan kesinlikle eminim. ‘’bunu nereden biliyorsun?’’ diyenler olabilir açıklayayım efendim. Yazar o...


Yurdum insanının genlerinde gizli bir yazarlık geni var, bundan kesinlikle eminim. ‘’bunu nereden biliyorsun?’’ diyenler olabilir açıklayayım efendim. Yazar olduğum için yurdun birçok yerlerinde açılan kitap fuarlarına gittim, yayın evimin standında kitaplarımı okuyuculara imzaladım. Oraya gelen okuyucuları inceleme fırsatım çok oldu, bilinçli okuyucular ne aradığını bilip ona göre stantları gezer, aradığı kitabı bulunca da alır fakat amacı sadece boş vaktini değerlendirip kitap fuarını gezen hem de stantlarda dağıtılan eşantiyonları toplayan tipler vardır. Standın başına gelir, kitaplara eliyle dokunur, kapağı ilgisini çeken bir kitap olur ise onu eline alıp sayfalarını karıştırıp arkasına bakar ve yerine koyar. Stantta önündeki kitaplarını imzalamak için oturmuş yazara küçümseyen gözlerle şöyle bir bakar sonra arkasında asılı olan afişe. ‘’Acaba bu oturan adam afişte resmi olan adamla aynı adam mı?’’ diye düşünür, emin olduktan sonra yazarın başına dikilir ve satandın üstünde yığın halinde duran kitaplarından birini eline alıp yazarın sıfatına bakarak. ‘’Bu kitabı siz mi yazdınız?’’ Yazar nezaket icabı, suçlu gibi ‘’Evet ben yazdım’’ der. Vatandaş kendisine cevap verildi ya! Başlar anlatmaya ‘’ben ilkokulda günlük yazmaya başlamıştım’’ iyi çok güzel bir alışkanlık ‘’Öyle de, sonradan bıraktım işte yazmayı, birçok şiir yazdım, evde duruyor’’ İyi ne güzel, topla onları elden geçir, kitap haline getirelim. ‘’Boş ver ya gerek yok, hem sen bilsen şiir ne ki! Benim başımdan neler geldi, neler geçti, Hayatımı yazsam ansiklopedi gibi kalın bir roman olur’’ yazar alışkın ve deneyimlidir bu gibi durumlara, sakin bir şekilde ‘’Hayırlısı olsun belki bir gün yazarsın’’ der. Adam gülümser ve elindeki kitabı standın üzerine bırakıp başka bir yazar bulup aynı şeyleri ona da anlatıp, psikolojisini bozmak için ayrılır stanttan.
Hiç bir şey üretmeye gücü, bilgisi ve yeteneği olmayan yurdum insanı, meramını bulduğu her yere yazı yazmakta ve kendini bu şekilde ifade etmekte. Kendini ifade etme isteğini genellikle ıssız yerlerde özellikle umumi tuvaletlerde ve binlerce yıldır bozulmadan ayakta kalmayı başarmış tarihi eserlerin, kaya resimlerinin üzerlerinde, evlerin ve bahçe duvarlarında yoğunlaştırmakta. Şimdi bu kişilerin cahilliklerinden, tarihe olan saygısızlıklarından uzun, uzun bahsetmek kolaya kaçmak olur, bir manası da yok zaten. Bu durumun önüne geçebilmek için eğitim sistemimizi ve toplum yapımızı anaokulundan başlayarak değiştirmemiz gerektiğinden falan da bahsetmek aynı kapıya çıkar. Beni ilgilendiren konu yurdum insanının bulduğu her yere yazı yazma, resim çizme gibi sanatsal faaliyetlerinin hökümet adamları tarafından fark edilip bu gizli sanatçı kişilere sanatsal faaliyetleri rahat bir şekilde icra edecekleri yerler ayarlamalarıdır. Gizli nice cevherler var fakat bunların sanatlarını icra edecekleri yerler az olduğundan birde her yere kameralar takılıp kapısına güvenlik dikildiği için yazacak, resim yapacak ya da sevgilisine ilanı aşk edecek yerler azaldı.
Ana haber spikeri muhabire bağlanıp binlerce yıllık geçmişe sahip sütunların, taşların, duvarların üzerine sprey boyayla yazılmış, sprey boya bulamamış ya da parası yetmemiş olanların kömür, kiremit kırığı ya da taş parçalarıyla yazdığı yazıları ve resimleri göstererek tarihe yapılan saygısızlıktan bahsetmekte. Tamam! Da ne yapsın yurdum insanı? Üç yüz kelimelik dağarcığı ile içinden gelenleri sevdiğine, anasına, babasına, hökümet adamlarına söyleyemediği duygularını bir yere yazmasında içinde biriktirip çatlasın mı?.
Ben şahsen bir yazar olarak bu tür sanatsal faaliyetleri desteklediğimi belirtmek isterim, tek şartım bu tür faaliyetlerin hökümet adamları, Belediye adamları, ya da Muhtarlar tarafından desteklenip onlara yazı yazıp fikirlerini ve içlerinden gelen sanatsal duygularını yazacakları bir yerler gösterilmeli. (Uganda diktatörü İdi Amin’in ‘’Ülkemde ifade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem’’ dediği gibi olmamalı. Herkes fikrini gösterilen yere yazmalı fakat yazara bir şey olmayacağının garantisi de verilmeli.
İki de birde yurdumuzdan filozof, sanatçı, ressam, yazar, sanatçı az çıktığından ve kitap okuma oranının azlığından yakınanlar oluyor. Kardeşim sen fırsat vermiyorsun ki! Çıksın!. Onlara imkan tanı bakalım umumi tuvalet kapılarına, duvarlarına, tarihi eserlerin üzerine özlü, komik ve düşündürücü sözler yazan resimler yapan ne sanatçılar çıkacak yalnız ve güzel Ülkemden.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar