Öğleye doğru kalktım yat...


Öğleye doğru kalktım yataktan, canım kahvaltı yapmak istemedi, bir bardak soğuk su içip giyindim ve attım kendimi dışarıya. Hava güzel, sokaklar insan kaynıyor. Çınar meydanında avere dolaştım bir süre, insanlar evde kalmanın acısını çıkartırcasına atmışlar kendilerini sokaklara, hepsinde bir telaş sanki biraz sonra anons yapılıp tekrar evlerine tıkılacaklarmış gibi anlamsız bir ifade var yüzlerinde. Belediyenin önünden yürüyüp Eflatun sokağa girdim ve arkadaşlarla oturduğum kahveye geldim. Corona yüzünden içeride oturan kimse yok, herkes mesafeli bir şekilde kahvenin önündeki masalar etrafında oturuyorlar. Birkaç tanıdık var, onlara selam verip boş bir masanın önündeki sandalyeye çöktüm, bir orta kahve söyledim. Yan masada oturanların muhabbeti koyu, birçoğu öğretmen ve asker emeklisi, kahvemi içerken biri dikildi başıma, kafamı kaldırıp baktım 25 – 30 yaşlarında bir delikanlı, üzerinde siyah beyaz bir eşofman, başında siyah şapka, ses etmedim, o ise etmeye kararlı.
‘’Abi’’
‘’Buyur’’
‘’Bana bir sigara attırsana be’’
Başımı kaldırıp yüzüne baktım, dalgamı geçiyor yoksa ciddi mi diye? Gayet ciddi ve kararlı görünüyordu, yüzünde anlamsız birde tebessüm vardı.
‘’Attırmasam da versem olur mu?’’
‘’Olur abi’’
Verdim bir tane, aceleyle cebinden çakmağı çıkarıp yaktı, teşekkür ettikten sonra dumanını hızlı hızlı içine çekip havaya üfleye üfleye gitti. Ardından baktım bir süre, yan masada oturanlar yanlarına çağırdı, teşekkür edip birazdan kalkacağımı söyledim. Sosyal mesafeyi bozmak istemedim. Telefonumu aldım elime hem oturanların muhabbetini dinliyor bir yandan da haberlere bakıyorum, memlekette durumlar nasıl diye. Bir laf vardır, birinin muhabbeti baydığı zaman, konuyu değiştirmek için ‘’ geçin gari Bekillilerin bağ yaranlığına derler’’. Yan masadaki muhabbet aynen öyle, birisi siyah üzümden şarap kurmuş olmasına az kalmış, birisi alıç meyvesinden sirke yapmış, bir diğeri elma dan falan, kulağım onlarda gözüm elimdeki telefonda, tepemde birisi dikildi yine, kafamı kaldırıp baktım, demin ki genç.
‘’Abi müsaade var mı?’’
‘’Buyur, yalnız sosyal mesafeye dikkat edelim’’
‘’Olur! abi, ederim’’
Oturdu masamın karşısındaki sandalyeye, ben biraz geri çekildim, cebinden sigara çıkardı, yeni almış belli.
‘’ Buyur abi yak’’
‘’Teşekkür ederim ben değiştirmeyeyim’’
Bir tane de ben yaktım, kahveciyi çağırdı bir çay söyledi kendine ben hala kahvemin tadını çıkarıyorum, bir yandan da gözüm gençte, pek tekin görünmedi gözüme çünkü.
‘’Abi sen nerelisin?’’
‘’Buralıyım’’
‘’İçinden mi?’’
‘’Evet! İçinden, hem de tam göbeğinden’’
Elindekini bitirip çakmak kullanmadan yenisini uladı, çayı geldi elleri hafif titriyor, dört adet şekerin kağıtlarını soyup attı içine, aceleyle karıştırıp bir fırt çekti, sürekli bana bakıyor, soru soracak fakat çekiniyor belli, o sormadan ben sorayım bari dedim.
‘’Anlat bakem, senin hikayen ne?’’
‘’Ne hikayesi abi?’’
‘’Hikayen işte, neden böyle streslisin?’’
Bir, iki çekişte sigarasının dibini buldu, yenisini uladı, çayının kalanını yudumladı, bekliyorum ne anlatacak diye, saate baktım 14’35 olmuş, eve gitmeme bir buçuk saat kadar zaman var, karşı masada oturanlar şarap, sirke muhabbetini bitirip balık muhabbetine geçtiler, yarın birkaçı deniz kenarına balık tutmaya gideceklermiş, orada üç gece kalacaklarmış falan.
‘’Abi sen şu şarkıyı biliyor musun?’’
‘’Hangi şarkıymış o bakalım’’
‘’Elbet bir gün buluşacağız
Bu böyle yarım kalmayacak’’
‘’Biliyorum, güzel bir şarkıdır’’
İçimden bu çocuk müzisyen falan mı? Diye geçti fakat böyle elleri titreyen, telaşlı, etrafına tedirgin bakan birinin müzisyen olma ihtimali yoktu, merakım biraz daha arttı.
‘’Hani anlat hikayeni dediydin ya’’
‘’Evet’’
‘’İşte benim hikayem bu şarkı abi’’
‘’Birini sevdin de kavuşamadın mı?’’
‘’Evet! abi ya, hem de çok sevdim, işin ilginci sevmeden önce de bu şarkıyı çok severdim ben, hatta ara sıra mırıldanırdım, tam olarak bildiğim tek şarkı budur benim’’
‘’Ne güzel’’
‘’Ortaokulda sevdik birbirimizi, lise de ayrı okulları kazandık.’’
‘’Bu devirde hala böyle aşklar kaldı mı ya?’’
‘’Olmaz mı abi, aşkın devri mi olur?’’
‘’Doğru dedin, eee noldu sonra?’’
‘’Liseden sonra everdiler onu’’
‘’Sen ne yaptın?’’
‘’Ben Ankara Hukuk u kazandım abi, sonra ikinci sınıfta bıraktım okulu’’
‘’Niye bıraktın oğlum bitirseydin ya?’’
‘’Unutamadım onu abi, canıma tak etti, okulu bırakıp geldim’’
‘’Eeee şimdi ne yapıyon?’’
Bir tane daha tellendirip bir çay daha söyledi kendine, ben istemedim, merakım da iyice arttı, şekerleri attı içine hızla karıştırıp kızgın çayı bir dikişte yarısına kadar içti, ağzı bakır mı kaplı diye geçti içimden? Titreyen parmaklarının arasındaki sigaradan derin bir nefes daha çekip üfledi havaya.
‘’Bir şey yapmıyorum abi, evdeyim şimdilik’’
‘’İş falan bakmıyon mu kendine?’’
‘’Birkaç işe girip çıktım abi, olmuyor, kafamı veremiyorum işe’’
‘’O kızı mı düşünüyon hep?’’
‘’Evet! abi, hiç aklımdan çıkmıyor. Bir gün buluşacağız abi, bu böyle yarım kalmayacak’’
‘’Oğlum kız evlenmiş len! Bırak peşini, bak işine gücüne’’
‘’Onu zorla everdiler abi, seviyoz biz birbirimizi’’
Genç hiddetlenmeye ve yükselmeye başladı bir anda, işin sonunun iyi bir yere gitmeyeceğini anlayıp alttan aldım.
‘’Ha, İnşallah, hayırlısı bakalım, Allah gönlüne göre versin’’
‘’Amin abi, hikayeni anlat dedin, anlattım işte, bu şarkı benim kaderim abi’’
‘’Hayırlısı’’
Aniden ayağa kalktı, korktum fakat belli etmedim. Elini cebine attı çay parası ödemek için, ‘’Olmaz, benden çaylar’’ dedim ‘’Eyvallah, abi, kral adamsın’’ deyip hızla uzaklaşarak gözden kayboldu. Kahveci boşları almaya geldi ‘’Kim bu genç’’ dedim ‘’Abi bilmiyorum ara sıra gelip çay içer gider, bazen para öder bazen de ödemeden gider’’, ‘’sen parası olmazsa çay vermemezlik etme, benim hesaba yaz, ben gelince öderim’’ dedim ‘’önemli değil abi, bir iki çayın sözü mü olur’’ dedi. Elindeki dezenfektanla delikanlının oturduğu sandalyeyi, masayı bir güzel silip gitti.
Genç gitti fakat üstüme dağ gibi dert yığıp da gitti, kendime kızdım ‘’Ulen sana ne? elin hikayesinden, niye soruyorsun, anlattı işte ne yapacaksın şimdi? Hava alıp biraz kafayı dağıtmak için çıkmıştın evden dışarıya, durduk yerde dert buldun kendine’’. Kızı düşündüm, belki de kızın haberi bile yok bunun saplantısından. Böyle şeyler eskiden köylerde olurdu fakat saplantı haline gelmezdi, kız başkasına verilince içindeki ateşinin üzerine toprak atıp küllendirirdi delikanlılar.
Bu gencin acil tedavi olması lazım fakat tıbbın bu tür durumlar için bir tedavisi var mıdır bilemiyorum? Korkarım bir gün kızın karşısına dikilip, gazetelerin üçüncü sayfalarında haber olması içten bile değil. Allah yardımcısı olsun.
Elbet Bir Gün Buluşacağız Bu Böyle Yarım Kalmayacak!
Raşit ÖZTÜRK
Yazar