Aşağıdaki köşe yazımı, Denizli Gazetesinde, Temmuz 2011 yılın...
Aşağıdaki köşe yazımı, Denizli Gazetesinde, Temmuz 2011 yılında üniversitelere giriş sınavı sonuçlarının açıklanması ile birlikte yazmıştım. Hala güncelliğin koruduğunu düşünerek tekrar yayınlıyorum
"Üniversite giriş sınavı sonuçları açıklandı. Bugünlerde gazetelerin sayfaları üniversiteleri tanıtan ilanlarla dolu. Televizyonlar ha keza. Basit bir mantıkla; özel üniversitelerin paralı öğrenci kabul etmeleri nedeniyle bir fazla öğrenciye, yani bir fazla gelire ulaşabilmek için, bu yapılanları pazarlama taktiği olarak düşünebiliriz. Devlet üniversiteleri, harcı saymaz isek parasız gibi ve bu nedenle talep fazla. Tabii ki de tercih nedeni sadece para değil. İTÜ, ODTÜ, İstanbul, Hacettepe bir tarafa Eskişehir, Antalya ve hatta Pamukkale Üniversitesi bile yılların oturmuş üniversiteleri olarak değerlendirilebiliniyor. Koç, Sabancı, Bilkent başta olmak üzere bir elin beş parmağı kadar üniversiteyi saymaz isek özel üniversitelerin önemli bir kısmı rüştlerini ispat etme sürecindeler. Henüz yeterli sayıda mezun vermedikleri için, bu üniversiteleri çıktıları vasıtası ile tanıma imkanımız yok. Bu nedenle her türlü imkanı kullanarak tanıtım atağındalar. Bunun için kullandıkları en temel veriler, öğretim üyesi kadrosu, altyapı ve sosyal imkanlar. Bu imkanları olmazsa olmazlar olarak sayalım, ama en mükemmeli bile yeterli değil. Bir üniversitenin geleceğini eninde sonunda mezunları belirleyecektir. İyi mezun iyi öğrenci ile sağlanabilir. Akademik olarak başarmaya aday öğrencileri alabilirseniz, sonrası için başarıyı az çok garantiliyorsunuz. Tüm özel üniversiteler bu durumun farkında ve öğrencilere az veya çok burs imkanı sağlıyorlar. Hatta öğrencilerinin tamamını burslu alan üniversiteler var.
Önümüzdeki beş ila on yıl içinde üniversitelerin önündeki nüfus baskısı ortadan kalkacak. Hem nüfus artış hızımız düşecek, hem de üniversite sayısı ve kontenjanı artmaya devam ediyor. Öğrenci bugün de seçici davranıyor ama bu seçiciliğin tam kavrandığı ve fırsata dönüştürüldüğünü söyleyemem. Bazı üniversiteler açmış oldukları kontenjanların dolmadığını görünce uyanacaklar. Ama o gün iş işten geçmiş olacak. Çünkü diğer bazıları sadece kontenjanlarını doldurmayacak, bir de üstüne para alacaklar. Çünkü onlar o günü bugünden görüp gereğini yapanlar.
[ilgili-haber=1502]
Şimdi bu bilgiler ışığında kendi üniversitemizi irdeleyelim. Pamukkale Üniversitesi uygun toprağa dikilmiş iyi bir fidandır. Lise çağında çocuğu olan herkes bilir ki; çocukların ekseriyeti üniversiteyi ailelerinin olmadığı bir ilde okumak ister. Sıralamayı İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir, Antalya şeklinde yapar. Denizli ise Samsun, Kayseri, Konya ve Gaziantep ile bunları takip eder. Emin olun önce şehir tercihi sonra üniversite tercihi yapılır. Denizli marka ve bilinirlik açısından hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler için cezbedici bir şehirdir. Pamukkale Üniversitesi bu durumun rantından faydalanmaktadır. Ben bunu biraz hazırdan yemek gibi değerlendiriyorum.Denizli’ye gelen her öğrenci bir tanıtım elçisidir. Memleketine her gittiğinde akranlarına yani muhtemel öğrencilere kenti ve üniversiteyi anlatacaktır. Kısa vadede üniversitenin altyapı imkanları ve kentin yaşanabilirliği önemlidir. Bu konuda kent idarecilerinin ve üniversite yöneticilerinin elinden geldiğini yaptığını söyleyebiliriz. Ancak bunların henüz yeterli olmadığı aşikardır. Asıl önemli olan ise çıktılardır. Yani mezunlarınızın iş bulma oranı, iş bulanların başarılı olma oranı, başarılı olanların üst kademe yönetici olma oranı, kendi işini yapanların alanındaki etkinliği belirleyici unsurlardır. Bunu sağlayabilmenin yolu başarmaya aday öğrenci seçiminden geçer. Üniversitemiz bu tespitten hareketle hızla burs uygulamasına geçmelidir. İlk bine giren öğrencilere maaş kadar burs, özel barınma imkanı, bilgisayar vb hediyeler verilmelidir. Bu öğrenciler sınıflarında seviyeyi yükselten, hocanın interaktif eğitim vermesini sağlayan, akran eğitimi açısından önemli unsurlardır. Bir gazete ilanı ile hem duyuru yapılır, hem de marka ve bilinirliğe yatırım yapılmış olur diye düşünüyorum.
Tekrar etmem gerekirse; üniversiteler kontenjanların boş kalma tehdidi altındadır. Farkında olup gereğini yapanlar bu durumu fırsata çevirebilir."
Prof. Dr. Bülent TOPUZ