Bir akademisyen olarak, pandemi sürecinin bize dayattıkları ve bu süreçten öğrendiklerimiz, tecrübelerimiz üzerinden; pandemi sürecinde ve sonrasında eğitim öğretim faaliyetleri nereye evrilir, evrilmeli üzerine birkaç köşe yazısı yazmıştım.
YÖK’ün yüz yüze eğitim kararını üniversitelere bırakması ile birlikte görüşlerimi tekrar paylaşma ihtiyacı hissettim. Öncelikle YÖK’ün Üniversitelerin farklı imkanlara sahip olmakla, farklı uygulamalar yapabilecekleri açıklamasını değerli bulduğumu belirtmeliyim. Bu esneklik daha geniş ve uzun vadeli uygulanmalı ki, üniversitelerin standartlaştırılmasından ziyade, farklılıklar ve kalitede rekabet ön planda olsun.
Toplumun tüm kesimleri aynı imkanlara sahip değil
Önerimi, toplumumuzun farklı kesimlerinin sahip oldukları farklı imkanlar ve düşüncelere dayalı olarak, farklı davranışları ön kabul özerinden yapıyorum. Sanal medyadan izlediğim kadarı ile PAÜ öğrencilerinin bir kısmı okulların açılmasını ve yüz yüze ders ortamını isterken, bir kısmı da ulaşım, barınma vb sorunlar nedeniyle erteleme istiyorlar.
Pandemi sürecinde bilim, otorite ve kamuoyu yapılması gereken ne ise onu tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğu halde, toplumun farklı kesimleri farklı davranmaya devam ediyor. Maske mesafe ve hijyen kurallarına maksimum uyarak, çift maske, gözlük ve yanında dezenfektan ile insanlardan metrelerce uzakta duranlar olduğu gibi; virüsün varlığına bile inanmayanlar, bana bişey olmaz diyenler, gerisini olunca düşünürüz diyenler de çok var.
Diğer taraftan, evde uzaktan erişime imkan veren bir bilgisayar ve internet altyapısı olsa bile, aynı ev içinde çeşitli eğitim kademelerinde birden fazla öğrenci olduğu zaman, imkanlar yetersiz kalabiliyor. Binlerce öğrenci eğitime ulaşamadı. Kayıp bir yıl, kayıp bir nesle dönüşmek üzere.
Esnek ve hibrit bir sistem öneriyorum
Bir öğretim üyesi, yani derslere giren biri olarak önerim şudur. Ben geçmiş yıllarda olduğu gibi ders saatinde dersime gireyim. Devam zorunluluğu olmasın, gelen gelsin. Gelenlerle biz, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uygun bir şekilde dersimizi yapalım. Gelemeyenler için sınıfa bir kamera konulsun. Online ders takibi yapılabilsin. Online takip edenlerin interaktif bir şekilde derse katılabileceği şekilde “EBA” veya “Zoom” benzeri bir ders düzeni oluşturulsun. Online takip edemeyenler için ders kayda alınsın, öğrenciler istedikleri zaman izlesinler ve hatta girenler de tekrar izleyebilsinler.
Dersleri dijital ortama önceden yükleyelim, ki şimdi zaten öyle yapıyoruz. Öğrenci bunları ulaşabildiği zamanda ve yerde izlesin. Sonra ders saatinde isteyen derse gelsin, isteyen dershaneye konulan bir kamera vasıtası ile dersi izlesin. Ders, konunun tekrar anlatılması şeklinde değil, dersin konusu üzerine soru cevap pekiştirmesi şeklinde yapılsın. Yani hibrit ve esnek bir sistem öneriyorum.
Bu sistem lise, orta ve ilkokul sınıfları için de uygulanabilir. Derslerde virüs, pandemi, enfeksiyon üzerine de eğitim verilir. İlköğretim çağında kazanılmayan alışkanlıkların ve davranış modellerinin sonradan kazanılamadığını biliyoruz.
Biz gece eğitimlerini neden ihtiyaç duyduk, neden ülkenin en ücra yerlerine üniversiteler kurduk, neden açık öğretim fakültesi var. Tabii ki bir fazla vatandaşımıza ulaşabilmek için. Ama pandemi süreci binlerce öğrenciyi eğitim dışı bıraktı.
Uzun vadeli düşünmeliyiz
Bu salgını geride bıraktığımız koronasız günlere ulaşmak, bundan sonrasında bi yüz yıl rahat edeceğiz anlamı taşımıyor. Bilim kurulu üyesi Prof Tevfik Özlü pandemi sürecinin 5-10 yıl sürebileceğini söylüyor. Esnek bir model kurmak ve yerleştirmek durumundayız.
Pandemi şartlarına uygun eğitim modeline geçilmeli ve bu sistem sürekli hale getirilmeli. Benim önerim kabul görür ve uygulanır ise bundan sonraki benzer sorunlara hazır olduğumuz gibi, kaynaklarımızı da verimli kullanmış oluruz. Açık öğretim fakültesi mantığını tüm ülkeye yaymış oluruz. Esnek eğitim sistemi ile öğrenci odaklı bir sistem kurmuş oluruz. İsteyen hem çalışır hem okur; isteyen sanal ortamın rahatlığını yaşar; isteyen dershanede takip eder, okul ortamının sosyalleşmesini yaşar. Bazı kesim için ulaşım, barınma, iaşe gibi sorunlar ortadan kalkar. Yurt ve barınma ihtiyacı ortadan kalkar. Bazı mihrakların öğrenci devşirmesi zorlaşır. Sınavlar yine klasik sistemde yapılır.
Pandemi sürecini hibrit yaşıyoruz, eğitimi de buna uygun yapalım. Esnek bir model şimdiden kuramaz isek, kurmamız gerektiğinde şimdi yaşadığımız gibi sistem tıkanır. Önce yıl kaybolur, sonra nesil kaybolur diyeyim ben size…
Prof. Dr. Bülent TOPUZ