Aşağıdaki köşe yazımı, E...


Aşağıdaki köşe yazımı, Eylül 2015 tarihinde bir hekimin pkk tarafindan şehit edilmesi uzerine yazmışım. Gara'da silahsız 13 vatandaşımızın şehit edilmesi üzerine TTB merkez konseyinin yapmış olduğu açıklama nedeniyle yeniden paylaşma ihtiyacı hissettim. Ne demiş bu sefer TTB;

ACILARINI PAYLAŞIYORUZ
Gare'de yaşamını yitirenlerin kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyor ve 13 yurttaşımızın sağ salim kurtarılamaması nedeniyle de çok üzgün olduğumuzu belirtiyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

TTB açıkça öldürenleri, teröristleri, yani pkk'yı kınayamamış. Dünden bu güne değişen bişey yok;

"TTB'DEN AKIL OYUNLARI (06 Eylül 2015 Denizli Gazetesi)

Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde görevli meslektaşımız Dr. Abdullah Biroğul, PKK’lı teröristlerin yaptığı yol çevirmesinden kaçarken vurularak öldürülüyor. TTB içinde tek kelime terör, terörist ve PKK geçmeyen bir bildiri ile olayı kınıyor. TTB özetle şöyle diyor; “…olayın sorumluları söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkestir…Sağlık emekçilerini hedef alan bir şiddet ortamı vardır…TBMM görevini yapmalı ve bu çatışma ve şiddet ortamı bir canımızı daha aramızdan almadan sonlandırılmalıdır…Sorumluların yakalanması ve adalete teslim edilmesi için elimizden gelen tüm çabayı ortaya koyacağımızı ve konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz.”

Siz ne kadar güzel düşünürseniz düşününün ve de o güzellikte anlatın, vermek istediğiniz mesaj muhatabınızın aldığı kadardır. Bu milletin ezici çoğunluğu, bu olay için, içinde ama iması barındırmayan analiz ve sentezin içinde boğulmamış, basit ve yalın bir kınama bekliyor. Olgu insanların kafasında ne kadar net ise, tavır beklentisi de o kadar nettir.

Öldürmeye karşı olan öncelikle öldürene karşı durmalıdır. Şiddet ortamı vurgusu olayı sulandırmaktan ibarettir. Şiddet ortamı ile ilgili analiz ve söylemler başka bir beyanın konusu olabilir. Ancak somut bir olgunun içine bütün sorunları ve süreci yedirmeye çalışmak, bizatihi olgunun kendisine ve bu arada mağdura yapılan bir haksızlıktır.

Beyanlarımız nerede durduğumuzu gösterir. İktidar karşıtlığınız zaten kamuoyunun malumu iken, her vesile bu vurguyu yapmaya çalışmak neyin kompleksidir? Eğer bu bir kompleks değil ise “biz tarafız ve her hal ve koşulda tarafımız değişmeyecektir” demenin bir başka yoludur. Ne demişti kıdemli birsiyasetçi “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz”. Doğrudan ve yandaşlarının anlayacağı bir dille tarafını ortaya koymuştu. TTB bu dürüstlüğü göstermek yerine akıl oyunlarına başvuruyor ve şiddete karşı olmanın, katilleri kınamanın kamuoyunca yeterli görüleceğini sanıyor. Halbuki bu katiller bir savaşın tarafı ve kaçmaya çalışan bir sivili bilerek ve isteyerek bir amaç uğruna öldürüyorlar. Bu amaç sorgulanmadan, katilleri savaş baronlarından soyutlayarak kınamayı; ortalamanın çok üstünde bir zekaya sahip olmaktan dolayı, gerçeklik değerlendirmesi sorunu yaşamak olarak görüyorum.

Sadece son iki ay içerisinde PKK’lı teröristler asılsız hasta ihbarı yaptıkları ambulans personelini kaçırmışlar, ambulansları molotof kokteyli ve kurşunla tahrip etmişler, hastanelere kurşun yağdırmışlar, bir hemşireyi nöbet çıkışı eve giderken başından vurarak öldürmüşler. Nedir bunlar; barış zayiatı mı? 

Biz tabipler İstanbul’u işgal eden İngilizlere karşı 14 mart 1919 da bayram bahanesi ile direniş örgütlemiş, mektebin iki kulesi arasına Türk Bayrağı asmış bir geçmişe sahibiz. Bayrağı asarken İngilizler tarafından vurularak yaralanan 3. Sınıf öğrencisi Hikmet Bey, tıbbiyelileri temsilen Sivas kongresine katılmış ve manda kabul edilirse Mustafa Kemal’i tanımayacaklarını açıkça ifade etmiştir. Hatırlatmakta fayda var, o gün ki kongre, zamanın iktidarı tarafından yasadışı ilan edilmiştir. O kongre iktidara karşı idi, ama bu durum düşmanla işbirliğini getirmedi. Manda bir başka ülkenin himayesine sığınmaktı. Savaştan kaçınmak ve milleti korumak için düşmanın merhametine sığınmak bir yöntem olarak hararetle tartışılmış, çok şükür ki kabul görmemiştir.

Benim nazarımda TTB’nin bugün ki tavrı aymazlık değilse, terör örgütünün merhametine sığınmaktır. İktidar karşıtlığı TTB’nin gözünü kör etmiştir. Halbuki ülkenin gören gözlere en çok ihtiyacı olduğu günleri yaşamaktayız. TTB, terör örgütünün yaptığı bu eylemi, en azından kendi içinde sorgulamasını istiyorsa net bir kınaması olması gerekirdi." 
Prof. Dr. Bülent TOPUZ