1994 yılında Pamukkale üniversitesine atandım. KBB Anabilim dalını kuruyoruz. Temel gereksinimleri devlet zamanla karşılar ama serde gençlik var, o kadar sabır mümkün değil. Devletin sonraya bırakacağı bazı yatırımları öne çekmek gibi bir gayretim var. Bunun için Denizli insanından bağış bulmam lazım. Öğrencilik, ihtisas derken Denizli’den uzak kaldığımdan Denizlili olmaya çalışıyorum. Kim nereye davet ederse oradayım. Bu huyum geçen zamanla çok az törpülendi. Davete icap sünnet ya o bakımdan cemaatlerin iftarlarına, rotaryen ve lionsların toplantılarına, hastaların yemek davetlerine çağrıldıkça ikiletmiyorum.


İşte böylesi bir davet icabı rotaryenlere galiba alerjik rinit anlattım. Benim derdim, kliniğe bir işitme taraması cihazı olan BERA satın aldırabilmek. Ama Rotaryenler merkezi hareket ettiklerinden kaynaklarını göz ile ilgili sağlık sorunlarına ayırmışlardı. Olsun insanları tanıdım, memnun kaldım. Yeri gelmişken başkaca bir cihazı Lionsların katkısı ile kliniğe kazandırmıştık. O zaman ki başkan Aysun Moralı’ya tekrar teşekkür ederim.

Cengiz abimi ilk defa Rotaryen toplantısında görmüş olmalıyım. Sohbet etmiş ve görüşmeye başlamış olmalıyız ki, bana ultrason jeli vermeyi teklif ettiğini çok net hatırlıyorum. Sahibi olduğu DENKİM kimya şirketi bunu üretebilirmiş. Öyle para karşılığı değil, olursa benim de çorbada tuzum olsun gibilerden. Üniversite yönetimindeki kopukluklar nedeniyle bu teklifin arkasını getiremedik.

Sonrası eş durumundan; eşim Oya, Türk Sanat Müziği konservatuvarına gitmeye başlayınca, ben de önce konserler, sonra samimi ev sohbetlerinden kendimi grubun içinde buldum. Hastalık, sağlık derken sıkça görüşür olduk.


Konservatuvar hocası Selim Öztaş ve eşi Neşe Öztaş’ında dahil olduğu ailecek görüşülen 5-7 civarındaki aile programını Eylül ayından yapar, hangi ay kime sıra gelecek bilirdik. Sohbetlerin vazgeçilmezi Cengiz abimizden Kanun, Ali Kazım’dan ud veya darbuka, solistler sırayla herkes. Hani benim bile söylemişliğim vardır.
Cengiz abim ne mütevazi insandı. Başarılı bir iş hayatın olacak, çok güzel kanun çalacaksın, sevenlerinin iltifatları derken ego şişirmemek mümkün değil. Yok hayır öyle değil, bir kere olsun ben dediğine, had bildirdiğine, kızdığına, küstüğüne şahit olmadım.


Ağır sigara içicisi idi, bacağının kesilmesi riski bile onu bu zevkten alıkoyamamıştı. Aile toplantılarında sık sık Ali Kazım ile balkona çıkarlardı. Otlakçı olmaktan sebep ben de arada bir onlara katılırdım, maksat sohbete meze olsun. Tam dedikodu ortamı di mi; yok hayır bir kere olsun bir başkası hakkında konuştuğuna şahit olmadım. Varsa merak ettiği bir konu veya sorduğu bir soru, acaba benim üzerime düşen bişey var mı gibilerden idi.

Figen abla ve Cengiz abinin birbirlerini çok sevdikleri her hallerinden belli olurdu. Bu ayrılık çok acı oldu. Allah sabrını versin. Bu güzel insanın mekanı cennet olsun…


Prof. Dr. Bülent TOPUZ