Bir köşe yazımda aşı veya ilacı Türkler bulursa hiç şaşırmam diye yazmıştım. Kastım Türk milleti olarak bir başka milletten zerre eksiğimiz olmadığından hareketle imkan sağlanırsa her şeyi yapabileceğimizi ifade etmekti. Nitekim Almanya’daki iki gurbetçi çocuğu dünyanın en etkin aşısını buldular gibi. Ben de bu vesile ile bundan yedi ay önce, henüz neyin ne olduğu tam belli değilken yazdığım söz konusu yazımı “face” sayfamda bir kere daha paylaştım. Yazıma gelen yorumlardan birinde deniyor ki, bu araştırmacılar Türkiye’de olsalar KHK ile ihraç edilirlermiş. Şimdi buraya bir mim koyalım.

Osmanlı yönetim biçimini biliyoruz. Hakimiyeti altındaki topraklardaki gayrimüslüm çocukları devşiriyor, bunların çoğunluğunu yeniçeri ocağında asker olarak, zeki olanlarını ise enderunda eğiterek devlet adamı olarak yetiştiriyor. Örneğin Rum İbrahim paşa, Sırp Sokullu Mehmet paşa gibi. Devşirme sistemi bizde hep olumsuz tarafından ortaya konulur ama; hem cebe, hep akla, hem de gönüle hitap edebilen güçlü bir devlet iseniz, bu sistem her zaman güçlüden yana çalışır. Bu sistem test edilmiş onaylanmıştır diye düşünürüm, yoksa bugün için dünyanın en güçlü devleti olan Amerika aynı yöntemi kullanmazdı.
Bugün Amerika dünyanın dört bi tarafından zeki ve çalışkan insanları toplamaktadır. Onların ne milliyetine, ne dinine, ne de rengine bakmaktadır. Bu sisteme çağımızda beyin göçü deniyor. Bu sistem o kadar faydalıdır ki, sistemi besleyen altyapılar kurulur ve desteklenir. Örneğin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın ortasına kurulan Ortadoğu Teknik Üniversitesi bu gaye ile kurulmuştur. 1980 yılında bir yıl hazırlık okuduğum ODTÜ’de Nijeryalı, Filistinli, Iraklı, İranlı, Pakistanlı öğrenciler vardı. Eğitim dilinin İngilizce olması mezuniyet sonrası kapağı Amerika’ya atmak isteyenler için kolaylaştırıcı bir faktördü. Kurulan bu siteme göre, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun zeki çocukları sınavlar ile tespit edilecek; bunlar batı kültürü ile yoğrulmuş bir eğitim alacaklar; içlerinde deha seviyesinde zeki olanlar çeşitli imkanlar ile devşirilecek. Peki öyle mi oldu.
Muhakkak bu çizilen yoldan gidenler oldu ama Türk milletinin genlerinden midir nedir, ODTÜ öğrencilerinin kahir ekseriyeti yurtsever oldu çıktı. Kahrolsun Amerikan emperyalizmi dediler. Amerika kendi kurduğu sistem tarafından vurulmaya başlanmıştı. Büyük devletler alternatifsiz iş yapmazlar. “Devşiremiyorsan dumura uğrat”, projesini devreye soktular. Ya da bu iki sistem başından beri birlikte çalıştı. Nedir dumura uğrat projesi?
Samanyolu lisesinden fizik, kimya, biyoloji ve matematik olimpiyatlarında dünya çapında altın madalyalar alınmasının üzerinden 30 yıl geçti. Bu çocukların hatırı sayılır bir kısmı 40 yaşın üstünde, yani en verimli çağındalar. Peki, siz bu çocuklarda birlikte anılan bir tane buluş, iddia, inovasyon, patent duydunuz mu? Bu ülkede dost düşman ayrımı yapılan F16 yazılımı yapıldı, İHA’lar yapıldı, roket, füze, uydu, radar, hava kalkanı çalışmalarında ürünler ortaya çıkmaya başladı. Var mı bu olimpiyat şampiyonlarından bu projelerle birlikte anılan?
Yoksa bu çocuklar asker, polis, hakim, savcı yapılarak devletin ele geçirilmesi için mi kullanıldı. Bu çocuklar bir ulvi bir idealin yolunda yürüdüklerini sandılar, devşirildiklerinin veya devşirilenlere hizmet ettiklerinin farkına bile varamadılar. Asıl önemlisi bu çocuklar bilimsel çalışmaların dışında tutularak toplumun umut bağlayabileceği bir kesim dumura uğratılmış olmalı. Ben fetö projesine biraz da böyle bakarım.
Yani şöyle düşünüyorum; bu gurbetçi çocukları Türkiye’de olsalardı, hakim, savcı, polis, asker olabilirlerdi.
Yerli ve milli kavramlarının içinde milli olanın öncelikli olduğunu düşünüyorum. Milli nesiller yetiştirebilirsek, onların hayatın akışı içinde yerli olmalarını sağlayabiliriz; milli olmayanların yerli olsalar bile başkalarına hizmet etmesi şaşırtıcı değildir.
Ben iddiamı tekrarlayarak sözümü tamamlayayım; Türk milleti her şeyi yapabilir, tarihteki şanlı mevkiine tekrar oturabilir. Bunu biz görüyoruz görmüyoruz ama dünyayı yönetenlerin gördüğünden eminim. Yoksa bizi rahat bırakırlardı.
'Prof. Dr. Bülent TOPUZ'