Yükseköğretim Kalite Kurulu'nun (YÖKAK) Gösterge Değerleri Raporu'na göre 2021 ve 2022'de 728 bini aşkın öğrenci üniversiteyi bıraktı. Bu sayı Denizli’de yaklaşık 10 bin oldu. Bu konuda sorunları ve uyarımızı yıllar öncesinden yapmışız. Okuyalım;
“Önümüzdeki on yıl içinde üniversitelerin önündeki kuyruklar ortadan kalkacak. Bir taraftan üniversite sayıları ve kontenjanları artırılırken, diğer taraftan nüfus artış hızımız düşüyor. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı arttıkça, erkenden çalışma hayatında atılanların sayısının artacağını da düşünüyorum. Her halukarda üniversite sınavı kalkmaz. Her lise mezununun üniversiteye girebildiği günleri görebiliriz, ancak iyi bir üniversiteye girmenin yine de bir barajı olacaktır.” demişim 2012 yılındaki bir köşe yazımda. Peki daha beşinci yılında ne olmuş;
Geçen sene tercih yapma hakkı olan 1.957.626 adaydan yüzde 70’i tercih yaparken, bu sene tercih yapma hakkı olan 1.846.874 adaydan yüzde 54’ü tercih yapmış. Önlisans programlarında 163.613 kontenjan, lisans programlarında 50.817 kontenjan boş kalmış.
ÖSYM’nin sayısal verilerine göre Anadolu lisesi mezunlarının %35’i, Fen lisesi mezunlarının %55’i, imam hatip lisesi mezunlarının %18’i, özel lise mezunlarının %44’ü. Özel fen lisesi mezunlarının % 59’u bir lisans programına yerleşmiş. Lise son sınıfta sınavlara giren öğrencilerden ise sadece %22’si bir lisans programına yerleşmiş.
Özellikle fen lisesi mezunlarının yarıya yakının bir lisans programına yerleşememiş olması dikkat çekici. Öğrenci istediği lisansa giremeyince bir yıl beklemeyi tercih ediyor olmalı. Tıp, Hukuk, Mühendislik, Öğretmenlik ve Mimarlık gibi programlarında taban puan uygulaması sınıfların seviye bakımından homojen olmasını, dolayısı ile girdi ve çıktıların daha iyi olmasını sağlayacaktır.
Geçen yıl ile karşılaştırıldığında lisans programlarındaki doluluk oranlarının yüzde 94’ten, yüzde 89’a gerilerken, önlisans programlarındaki doluluk oranları ise yüzde 91’den, yüzde 63’e gerilemiş. Önlisans programlarının istihdam sağlamadığı net bir şekilde görülmüş olmalı. Aynı durum bazı lisans programları içinde geçerli. Ataması yapılmayan Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği programlarında geçen sene doluluk yüzde 98 iken, bu sene yüzde 19’a düşmüş.
Yükseköğretimin bilimsel yapısına ve ülkemizin bilgi temelli gelişimine zemin oluşturacak olan temel bilim programlarına ve Türkiye’nin öncelikli alanları olan tarım-ziraat-orman-su ürünleri lisans programlarına ilginin arttırılması için bu programları ilk üç sırada tercih eden öğrencilere burs verilmesi sayesinde doluluk oranları artmış.
Açıköğretim lisans programlarındaki puan türünün, örgün puan türü ile aynı düzeye getirilmesi ve açıköğretim lisans programlarına LYS ile öğrenci yerleştirilmesi bu programlarda doluluk oranını düşürmüş. Açıköğretim programlarında geçen yıl yüzde 100 olan ortalama doluluk oranı, bu yıl yüzde 66’ya düşmüş. Nepotizmin vahşice uygulandığı bu ülkede, yıllarca YGS ile öğrenci kabul eden ve çan eğrileri ile 30 civarında not ile sınıf geçilen bu programlardan elde edilen diplomaların örgün eğitimle bir tutulduğu yıllara ne demeli.
Taban puan, burs, standardizasyon uygulamaları ile güzel işlerin yapıldığını söyleyebiliriz. Ancak bu günlerin çok önceden görülmesi gerekirdi. İlçelere kurulan yüksek okulların kısa sürede kapanmak durumunda kalacağını görmemiz gerekirdi. Her ilde bir üniversiteyi anlayabiliyorum, ama her üniversitede her bölümü ve her ilçede bir yüksek okulu anlamıyorum.
‘Prof. Dr. Bülent TOPUZ'