Geçen yıl bu zamanlar hafta sonu sokağa çıkma yasağını; maske takma zorunluluğunu; belirli yaş gruplarına sokağa çıkma yasağını haftalık yazılarımla hükümetin uygulamasından önce önerdim.
Önerilerime aynen uyuldu diyemem, nüanslar bence önemli idi;


Ben 18 yaş altı ve 50 yaş üstü için sokağa çıkma yasağı önerdim. 18 yaş altı öğrenci idi ve okullar kapalı olduğundan dışarı çıkması gerekmiyordu; 50 yaş üstü de işi var ise özel izin alacaktı. Önerim 20 yaş altı ve 65 yaş üstü için çıkarıldı. Genç emeklisi fazla bir ülke için 65 yaş sınırı anlamlı olmadı bence. Hükümet yoğun bakıma yatışları düşürüp daha genç olanların ayakta geçirmesine, yani sürü bağışıklığına inanmış olmalı.

Ben işin ciddiyetini anlatmak bakımından bir hafta kadar demiş idim, ama yasaklar sürekli hale getirildi. Öyle ki 65 yaş üstü insanlarımız mahallesindeki parka gidemez oldu. Halbuki maske ve mesafe ile bunun kime zararı olabilirdi ki. Yaşlı insanları evlerinde hareketsiz bırakarak kemik ve kas erimesinden, kardiyovasküler ve nörolojik hastalıklara açık hale getirdik, psikolojileri bozuldu.

Kim ne derse desin, sürü bağışıklığı aklımızın bi tarafında hep oldu bizim. Adını koymadan ama bazı toplaşmalara ve temaslara müsaade ederek denedik bunu. Ancak görüldü ki bu işin bir kapanma, bir enfeksiyon ve bir aşı ile biteceği yok. Değişik coğrafyalarda değişik mutasyonlarla hep başa sarıyoruz. Bu gerçeği kabul edip buna göre yeni bir yaşam biçimi oluşturmak durumundayız. Benim aklıma gelen aşağıdaki gibi;

Öncelikle toplu taşıma araçlarının sayıca artırılmasının mümkün olamayacağını, olsa bile sosyal izolasyona fayda sağlamayacağını not olarak düşelim. Etkin ve sürdürülebilir bir sosyal izolasyonun gerekli olduğuna inanıyorsak; özel araç, servisler ve yaya olarak dolaşmak ve ulaşmak serbest; şehir içi ve şehirlerarası toplu taşıma yasak olacak. Ortaya çıkacak durumu evimize gelen yardımcı kadın ve kullandığı toplu taşıma araçları üzerinden örneklemek istiyorum;

Kiremitçi mahallesinden garaja, garajdan Honaz’a toplu taşıma bulamayacağı için işine gelemeyecek. Biz artık onu haftada bir özel aracımız ile alır, günlük hizmeti pandemi sonrasına erteleriz. Denizli’den Honaz’a kullandığı dolmuşun müşterileri ekseriyetle fabrika servislerini kaçıran işçilerden oluşuyormuş. Demek ki bu işçiler bundan sonra daha dikkatli davranıp servisi kaçırmayacaklar. Diğer yolcular çalışmalarını home ofis yapmanın, ertelemenin, sipariş veya aracı vasıtası ile yapmanın bir yolunu arayacaklar. Kısa çalışma ödenekleri ile bu grup desteklenecek. Böylece sosyal hareketlilik ve temas minimuma indirilirken, zorunlu hareketlilik devam edecek.

Acil hastalık durumları için 112 servisleri görev başında zaten. Teletıp uygulamalarında ilaç katılım payı kaldırılarak hasta için cazip hale getirilebilir; hekimin evden bu hizmeti vermesinin önü açılarak hastanelerdeki yığılma ortadan kaldırılır. Raporlu ilaçları mahallenin eczacısı neredeyse günü gelmeden getiriyor zaten. Toplu taşıma kullanan sağlık çalışanları için gerekirse dolmuşlardan servis hizmeti satın alınabilir.

Servislere bir paragraf açalım; Fabrika veya işyeri servisleri hep aynı kişileri taşıyor olmakla kapalı sistem sayılır. Servis yolcularının birinin hasta olması halinde diğer yolcuları filyasyona almak kolaydır. Halbuki aynı hasta bir dolmuş vasıtası ile işe gittiğinde, dolmuştaki diğer yolcuları ara ki bulasın. Korona şikayetleri nedeniyle hastaneye test yaptırmaya gelen hastaların toplu taşıma ile evlerine döndüğü günleri yaşadık biz.

Tam kapanma içinde olduğumuz bu günlerde gözüm dolmuş ve otobüslerde. Her birinde üç beş yolcu var. Demek ki, bir yerlere ulaşma zorunluğu olan yolcu sayısı bu kadar az. İyi de ben yine soruyorum biz neden Kınıklı’da ikamet eden bir kişinin yaya olarak bir bakkala gidip gelmesine, Honaz’da oturan birinin özel aracı ile avukatlık bürosuna gidip gelmesine engel oluyoruz. Üstelik kitleler halinde özel izin kuyruğundayız, öyle ki sistem kilitlenmiş durumda.

Şimdiki sitemde SGK kaydı bulunan çalışanlar, doktorlar, kolluk kuvvetleri, sporcular ve spor yöneticileri kısıtlamadan muaf, benim önerimde bu gruplara zaten muafiyet getirmek gerekmiyor, ya özel araçları ile ya da servislerle ulaşım sağlayacaklar.

Teklifimi 15 gün uygulayalım bakalım ne tür sorunlar yaşanacak ve sistem içinde çözebilecek miyiz?
Prof. Dr. Bülent TOPUZ