17 nisan, Gaziantep’de göğüs cerrahı olarak çalışırken bıçaklanarak öldürülen, Dr. Ersin Arslan’ın üçüncü ölüm yıl dönümü. Dr Ersin hastane içinde bıçaklanmıştı, hemen ameliyathaneye alındı, hastanenin tüm imkanları seferber edildi, ama kurtarılamadı. Allah geride yakınlarına sabır versin. O günleri takip eden köşe yazımda hekime yönelik şiddet ile ilgili görüşlerimi, Dr Ersin olayı eşliğinde paylaşmış ve makalemi “Hekimler tanrı değildir” diye bitirmişim. Hekimlerin, eğer hastalıklar karşısında olağanüstü bir yetenekleri olsa idi, öncelikle kendileri ve çevreleri için kullanırlardı. Hepimiz de biliyoruz ki, insan ölümlüdür, bir gün gelir, bir sebebe bağlı olarak aramızdan ayrılır. Biliyor olmak, aynı zaman da kabul etmek anlamına gelmiyor. Bazılarımız araya hekim girdiği andan itibaren ölümü kabullenemiyor. “Hasta ölmüşse hekim başarısız, yani ya beceriksiz ya da kusurludur” gibi bir anlayış var.
Hiçbir hekim elim bir olay ile ismi bir arada anılsın istemez. Yani hasta için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Her şeye rağmen istenmeyen durumlar hekimlik uygulamalarının içinde her zaman vardır.
Her tanıyanın sevdiği ve saydığı, Kalp Cerrahı, Op Dr Murat Alten, 12 Nisan Pazar günü aramızdan ayrıldı. Ölüm nedeni büyük damar yırtılması. Bu hastalık tedavi edilebilir bir hastalık. Tedavisi de, Dr Alten’in branşında, yani kalp cerrahları yapıyor. Yırtılmakta olan artere ya bir “stent” konuluyor ya da “by pass” uygulaması yapılıyor. Bu işlemi yırtılmadan önce yapmak lazım. Yani önceden tanı koymak lazım. Hastalığın belirtisi karın, göğüs ve sırt ağrılarından bazıları veya tamamı. Dr Alten’in bu şikayetleri Cuma günü başlıyor, aynı gün yatırılıyor. Cumartesi gerekli tetkikler yapılıyor. Şüpheli bir tomografi bulgusu var ama bu bulgunun eskiden de olduğuna, yani yeni bir şey olmadığına karar veriliyor. Aynı şikayetleri yapabilecek daha pek çok hastalık göz önünde bulundurulup, olay hayra yorulup, hasta evine gönderiliyor. Evine giden Dr Alten ertesi gün aniden vefat ediyor.
Şimdi aynı durumda bir başka hasta olsa idi, kalp uzmanı tarafından gerekli tetkikler yapılacaktı. Kan değerleri normal olacağından tomografideki şüpheli bölgeye odaklanılacaktı. Bu odak takibe alınacaktı. Ya hasta doğrudan Dr Alten tarafından ameliyata alınacaktı, ya takip için birkaç gün daha yatırılacaktı, ya da ayaktan takip edilmek üzere taburcu edilecekti. Taburcu edilen hasta evinde vefat ettiği andan itibaren hasta yakınları soluğu basında ve avukatta alacaktı. Bu kadarla kalsa iyi, hemen her gün bir örneğini gördüğümüz gibi, bir tehdit veya fiili bir şiddet de söz konusu olabilecekti.
İnsanoğlu ölümlü bir varlık. Her ölüm bir sebebe bağlı olarak gerçekleşiyor. Hastalıklar ya kendiliğinden iyi oluyor, ya da bir hekim vesile oluyor. Tıbbın çok gelişmiş olması, hekimin çok iyi olması sonucu değiştirmiyor. Her varlığa biçilen bir vade var. Aynı gün aynı mezarlığa defnedilen diğer mefta 15 yaşında kanserden ölmüştü.
Hastasını hekime teslim ettiği andan itibaren mucize beklentisi içinde olanlar için tekrarlamakta fayda var. Hekimler tanrı değildir. Bazı hastalıklar ve bazı gri alanlarda kendilerine bile faydaları olmaz.
Dr Murat Alten’e, Allahtan rahmet, başta sevgili eşi Meral Alten olmak üzere yakınlarına sabır dilerim. Her tanıyanın iyi bildiği bu insanı, Allah cenneti ile mükafatlandırsın dilerim.
Nisan 2015 tarihli Denizli Gazetesi köşe yazımdır