İki haftadır Dubai deyim, ilk günlerin heyecanı ve gezme tozma işleri bitince, kendime ve yeni yazdığım romanıma zaman ayırma fırsatı buldum. Uzun zamandır telefonumun not defterine başlığını yazıp bıraktığım bu romanımın tüm detayları zaten beynimin bir yerinde kayıtlı olarak duruyordu, makinanın başına geçer geçmez cümleler ardı ardına dizilip akmaya başladı, kısa zamanda otuz sayfa yazdım, bazen de hızlı mı gidiyorum diye kendimi frenlediğim olmuyor değil, beğenmediğim bölümleri silip tekrar yazdığım da oluyor elbet.
Evimizin küçük bir bahçesi var, orada hasır bahçe mobilyalarında otururken bahar havasını ciğerlerimin en derinlerine çekip huzur içinde sessizliğin sesini dinlerken aklımdan geçenleri sizlerle paylaşmam gerektiğini düşündüm.
Altmış yaşını deviren ben elbette bir zamanlar genç ve idealisttim, ilerideki amacım memleketimin insanların hakça bir yaşama kavuşması, özgür olması, herkesin aşı ve işi olması, gelir düzeyinin yüksek olması, fakirliğin bitmesi için mücadele verdim, kendimi hiç düşünmedim, kendim için bir beklenti içine de hiç girmedim. Bugünün penceresinden 45 yıl geriye bakınca ne kadar saf ne kadar kandırılmış ve ne kadar cahil olduğumu anlayabiliyorum. Bizler daha mı şanslı yoksa daha mı temkinliydik bilemiyorum paçayı yırttık bu uğurda ne gençler hayatlarının baharında yitip gittiler bu dünyadan, Dünyanın gelişmiş ülkelerinin oyuncağı olduk, onlar daha da büyür ve sanayileşir ve kasalarını doldururken, bizler birbirimizin gözünü oymakla ve öldürmekle meşguldük, çok zaman kaybettik çok. Aradan geçen bunca yılda, umut vadedip iktidar olan siyasi partilere rağmen hala enflasyonla, hala petrolle, hala gelir adaletsizliğiyle, hala terörle, hala insan hakları ve adaletle uğraşır halde olmamız ülkemiz için bir kader mi? Yoksa bizim lanetimiz mi bilemiyorum?
O gençler oradan bugüne baktıklarında benim gördüklerimi görüp fikrime katılırlar mı? Belki de yazık oldu gençliğimize, bilememişiz kendimizi boşuna feda etmişiz derler mi?
Burada televizyon izlemesek de sosyal medyayı takip ediyoruz, Sosyal medyada ülkemizin ekonomisinin şu anki kötülüğünden sıkça bahsediliyor, bu da insanın canını çok sıkıyor. Bundan kırk beş sene öncesini bizler biliyoruz gençler bilmeyebilir, birçok hükümet geldi geçti bazıları umut oldu fakat değişen hiçbir şey yok hala, kırk beş sene önce de enflasyon vardı, döviz problemi vardı, ekonomi, kötü idi şimdi de! Bu millet çok acı ilaç içti, çok kemer sıktı yine de yıkılmadı, şimdi tek fark insanların maaşları ve alım gücünün biraz gerilemesi onun da yakında düzeltileceğine dair umudumuzu hala koruyoruz. Alım gücü demişken burada gözlemlediğim ve beni son derece üzen izlenimimi anlatayım. On bin kişinin yaşadığı çölün ortasındaki bu yerleşim yerinin büyük bir marketi var bu market memleketimizde de her şehirde olan Fransız marketi tüm ülkeyi istila etmiş sanki, her sokakta her apartmanın altında her sitede varlar. Genç bir karıkoca kadın uzak doğulu adam Alman, İngilizce konuşuyorlar aksanlarından anlıyorum, kadının önünde bir market arabası benim önümde de bir market arabası aynı rafın önündeyiz, kadın sanki ucuzluk marketindeymiş gibi ihtiyaçlarını fiyatına bakmadan arabasına dolduruyor, ben ise yakın gözlüğümü takıp küçücük etiketlere bakıp aynı ürünün en ucuzunu almaya çalışıyorum, inanın insanın kanına dokunuyor, biraz da utanıyorsun ‘’Ulan ben etikete bakacağım derken gözüm çıkacak o ise bakmadan dolduruyor sepeti’’ deyip içinden lanet okuyorsun kaderine. Kadın alacak tabi ki 1 Euro 3,96 dirhem ediyor, adam 1 verip 4 değerde mal alıyor karşılığında, ben ne yapıyorum? 8,30 lira verip 1 dirhemlik mal alabiliyorum yani sekizde bir, dört değer daha eklersen üzerine onların ayarına gelebilmek için 12 de bir, ne kadar küçültücü bir durum değil mi? Onlar da insan bizde! Onlar için ucuz buraları buralarda bir süre çalışıp ülkelerine para biriktirmiş olarak dönüyorlar. İşte güçlü ekonomi ve güçlü ülke olmak böyle bir şey, onların para harcarken aldığı hazzı bir zamanlar bende almıştım Moldova ve Ukrayna gezisindeyken bir lira bozdurup 3,7 leva almak pek güzeldi, şimdi onların paraları bile 6 - 7 lirayı buldu, bakalım bizim para bu yılın sonunda ne kadar daha düşecek, sosyal medyada uzmanım diye dolaşanların sözüne inanırsak 1 dolar 45 – 50 lirayı görebilirmiş, dilinizi eşşek arısı soksun deyip risalenin kuyruğunu düğümleyelim.
Ne diyoruz! Enseyi karartmayacağız, henüz yıkılmadık ayaktayız.