Yazımın başlığına bakıp...


Yazımın başlığına bakıp bu adam Helikopter bile yazmasını beceremiyor, birde köşe yazısı yazıyor demenizi istemem. Alikopter bizim çocukluğumuzda köyümüzde seyrek te olsa havada gördüğümüz, uçan bu araçlara verdiğimiz isimdi.
Dün meydana gelen kaza yüzünden içimiz yandı, gece boyunca ekranların alt yazılarında sayının dokuz şehit, dört yaralı iken. On bire çıkması içimizin yangınını daha da arttırdı. Zaten moralimiz bozuk bir şekilde ekranın karşısında gelişmeleri izler iken her konuda bilgili, kerameti kendinden menkul kişilerin ekrana çıkartılması ve dangalak dangalak yorumların yapılması.
Adam sıcacık evinde oturmuş yediği önünde yemediği ardında haber bültenine bağlanıyor ve spikerin ‘’Efendim bu helikopter sizce neden düştü, bu konuda neler söylemek istersiniz?’’ sorusuna uzman pozları takınıp cevap veriyor. Bu soruyu bana sorsa, en yumuşak şekilde ‘’Eninin körü yüzünden düştü’’ derim. Adam bölgenin durumunu, hava şartlarını hatta helikopterin modelini dahi bilmiyor fakat ekranda sallıyor da sallıyor. Yahu bir şeyi de ‘’ben bu konuda uzman değilim o yüzden bilmiyorum’’ deyin de kafamda odun kırayım. Türk insanının genel hastalığı mıdır? Bu bilemiyorum. Sadece bu adamlar değil yoldan geçen birini durdurup maç konusunda, Tıbbi konuda hatta kuantum fiziği konusunda bir şey sorun ve dinleyin anlatacaklarını.
Bu gün saat 10’00 civarı kalktım ve bir şeyler yemek için mutfağa gittim, masanın üzerinde duran kumandanın düğmesine bastım, ekranda meşhur Dünyaca ünlü haber kanalının Türkiye versiyonu açıldı, buzdolabından bir şeyler çıkarıp masanın üzerine koyup ocağı yakacaktım ki! Haber kanalının spikeri konuğun konuşmasını keserek ‘’Efendim, biliyorsunuz savaş uçaklarında koltuk fırlatma var, helikopterlere de bunlardan takılsa daha iyi olmaz mı?’’ dedi. Ben ayakta elimde tereyağı tabağı ile fırının önünde dumura uğramış şekilde dikilip kaldım, kulaklarıma inanamadım ve ekrana baktım sanki Helikopteri üreten firmanın mühendislerinin hiç aklına gelmemiş fakat bizim akıllı spikerin aklına gelmiş gibi sırıtarak ciddi ciddi cevap bekliyor konuktan, azıcık aklım vardı o da firar etti. İki dakika sonra kendime gelerek ekran karşısında spikere iki sayfa sövdüğümü itiraf etmeliyim. Bir süre sonra reji tarafından kulaklığından uyarılmış olmalı, ‘’efendim söylediğim yanlış anlaşılmasın, fırlatma tabi ki havaya doğru olmamalı çünkü Helikopterin üzerinde pervane var, bunu biliyoruz elbet, benim dediğim aşağıya doğru bir fırlatma olmalı demek istedim’’ diye aklı sıra düzeltme yaptı. Özrü kabahatinden büyük, buna bizim köyde ya hesap kitap bilmiyor ya da dayak yememiş derler, benim görüşüme göre bunlar dayak yese de akıllanmaz ya neyse. Yukarı fırlatılsa pervane öldürecek yere doğru fırlatılsa yere çarpıp öldürülecek hadi pilotlar kurtuldu diyelim, kabinde bulunan yirmi kişinin ne olacağı meçhul, onları rabbim korusun.
Sonuç olarak dünyanın her yerinde kazalar oluyor, bizim ülkemizde bunların fazla olmasının sebebi bu Fransız yapımı Helikopterlerin zorlu doğa koşulları için üretilmemiş olması, sadece görsel sürüş kabiliyetinin olması, zaten ordu da o yönde kullanmaya devam ediyor. Bu Helikopterlere son model kapalı görüş uçuş sistemlerinin takılması gerekir.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Yetkililere sesleniyorum şehitlerimiz yüzünden ulusumuzun moralleri bozuk fakat bu ekranlara çıkıp dangalakça yorumlar yapan insanlar moralimizi daha da bozup şehitlerimizin de kemiklerini sızlatıyorlar biline.
Raşit ÖZTÜRK
Yazar