“İnsan denilen varlık, çoc...


“İnsan denilen varlık, çocuktur; sonrası kirlenme.” der düşünür..

Düşünür düşünür de, insan-lık ne derece düşünür?

Ülkemiz ve dünya istatistiklerine bakacak olursak, her geçen gün daha da artıyor, insan denilen varlığın yani bizlerin kendimizden başlayıp çevremize verdiği, kirlilik!..

Kir kelimesinin ilk anlamı (herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik)  ile yola çıkacak olursak bakın sokaklarımıza, statlarımıza, pazarlarımıza, denizlerimize, ormanlarımıza, okullarımıza, sağımıza, solumuza…

Şaşarsınız, yaptıklarımızın, zararımızın -buna rağmen hiç oralı olmayışımızın- boyutuna..

**

Kir kelimesinin ikinci anlamı, “utanılacak durum, leke, şaibe.”

İşte benim kirliliğimizin üzerinde anlamca durmak istediğim kelimeler asıl bunlar.

Malum, hafızalarda çok taze iki acı yaşadı ülkemiz. Leyla ve Eylül..

Geçen ay yaşanan, bacakları kesilen, bakışlarıyla yüreğimizi sızlatan Sakarya’daki isimsiz köpek..

Geçen yıllarda kıyıya vuran, aslında insanlığımızın kıyılara vurduğunun işareti, Aylan..

Ve daha yüzlercesi, binlercesi..

Haberlere yansıyıp gündem oluşturamayanları..

Sözüm ona haber değeri bile taşımayıp, sessizce bir yerde can verenleri.

Sokaklarda taciz, inşaatlarda tecavüz, alttan alttan bir de detaylı planlar ve üstüne kara toprak!

 İşyerinde bezdiri (mobbing), okulda akran zorbalığı (bullying), evde bin bir türlü şiddet..

Ey insanoğlu, nerde birikti, nerden çıktı bu kadar hiddet?

**

(Çok kirlendik a dostlar, çok. Biz böyle değildik!

Fethettiğimiz yerlerde kalpleri de fethederdik.

Huzuru tesis ederdik.

Hoşgörüyü, alçakgönüllüğü, sevgi tohumlarını cömertçe elimizin ulaştığı toprağa serperdik.

Çocuklarımızı daha çok korurduk, kollardık, severdik.

Her sabah andımızda haykırırdık; küçüklerimizi koruyacağımızı, büyükleri sayacağımızı.

Hayvanlara, doğaya, çevremize bir başka değer verirdik.

…)

**

Taciz, tecavüz olaylarından tutun, sözlü, fiziksel şiddet ve dahası üzerine bir çığ gibi büyüyen bu devasa sorunlar karşısında daha ne kadar bekleyeceğiz?

Ne zaman harekete geçeceğiz?

Etraflıca düşüneceğiz?

Araştıracağız?

Bilimden, psikolojiden, sosyolojiden yararlanacağız?

Sorunun tüm bileşenlerini masaya yatıracağız?

Bu sorunda çözümün parçası olacak tüm paydaşları ne zaman -gerçekten- dinleyeceğiz?

Ve en önemlisi tüm bu çalışmalar sonucunda üretilecek çözümleri ne zaman ülke politikası, dünya politikası haline getireceğiz?

Eğitimde en kritik kazanımın “iyi insan, iyi yurttaş” olduğunu testlerin arasından başımızı kaldırıp ne zaman anlayacağız?

**

İdam edelim, hadım edelim.

Kamu spotu çekelim.

1 dakika ışıkları kapatalım.

10 dakika sosyal medya kullanmayalım.

Bu şekilde farkındalık oluşturalım

Güldürmeyin dostu düşmanı..

Sorunlar yumağını ne olur bu kadar küçümsemeyin!

Yoksa..

Yoksa..

Küçümsenen sorunlar küçümsenmeyecek sonuçlar doğurmaya hala devam edecek!..

Faruk GÜLHAN / Öğretmen