24 Ağustos 2024. Saat 21:00-23:15 suları.

Şu kısacık hayat yolculuğumuzda uzun uzadıya uzamasını istediğim anlar…

Tabi zaman yine beni/bizi dinler mi? Dur durak demeden ilerler. İstikrarın, akışkan olmanın, geçmişe takılmamanın başrol oyuncusu, zaman!

Zamanı durdurmak istercesine direniyorum.  Bir nevi akıntıya karşı yüzüyorum. Yeni güne girdik ama ben hala o dünkü anlar’dayım. Saat gece ikiye uzandı. Vücudumu dinliyorum.

Kan akışım hala normale dönmedi. Kanım, debisi ve akış hızı yüksek coşkun sular gibi dolaşıyor bedenimde, hissediyorum. Hızla ve delice, mutluluk hormonları ile sarılı bir rafting sporcusu gibiyim kendi içimde. Kesinlikle formum katı değil, tamamen ben de akışkan bir haldeyim. Kendi sularımda kendime yolculuk yapıyorum.

N'aber & Whatsapp Kirliliği / Faruk Gülhan Makale: N'aber & Whatsapp Kirliliği / Faruk Gülhan

Hiç bale gösterisi izlediniz mi? Düne kadar bu soruya benim de cevabım ‘hayır’ idi.

Artık baş ve göğüs dik, gözler ufukta ve çakmak çakmak, sular yüzüme çarpa çarpa vururken: “Evet, izledim.”

--

Bu girizgahtan sonra balenin ve yazının temellerini atarak devam ediyorum.

Bale dansı, mimik, müzik, duygu ve dekor sanatlarının yaratıcılıkla birleştirilerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak açıklanabilir. Asıl nüve dans. İtalyanca "dans" anlamına gelen "ballo" ya da "balletto" sözcüğünden türetilmiştir.

Bale, temelleri İtalyan Rönesansı döneminde, mim sanatçılarının tiyatro ve gösterilerdeki dansları ile İtalya’da atıldıktan sonra, Fransa ve Rusya da gelişen, belli figürlere, adım atışlara dayalı bir dans ve müzikli gösteri türüdür. Bale eseri, bir bale prodüksiyonu için yaratılan koreografi ve müzikten oluşur.

Ülkemizde ise balenin geçmişi, 1947’de İngiliz Kraliyet Balesi’nin kurucusu olan Dame Ninette de Valois’nın davet edilmesi ile resmi boyut kazanır. Dame Ninette de Valois ülkemizde “Madam” olarak bilinir ve uzun yıllar boyunca Türk Balesi’ne verdiği emek çok büyüktür. İstanbul Yeşilköy’de filizlenen bu tohum günümüze kadar gelişerek devam eder ve her geçen gün daha da köklenir.

Tiyatro, opera ve bale sanat dallarını bünyesinde bulunduran Devlet Tiyatroları 1949 yılında kurulur. 1970’de Devlet Tiyatro’su Opera bölümü ayrılarak, “Devlet Opera ve Balesi” adı altınlar kendi müdürlüğü açılır. Günümüzde bulunan Devlet Opera ve Bale Müdürlükleri; Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin ve Samsun’dadır. Tabi birçok festivaller ile ülkemizin farklı illerinde de gösteriler yapılır.

"Zeytin Fidanı Gibi Hala Fidan, Hala Çocuk" Öğretmenliğim / Faruk Gülhan Makale: "Zeytin Fidanı Gibi Hala Fidan, Hala Çocuk" Öğretmenliğim / Faruk Gülhan

Gelelim benim için ölümsüz anlara… 24 Ağustos Cumartesi gecesi, Laodikya Antik Kenti’ndeki 2200 yıllık Batı Tiyatrosu’nda dünyanın en beğenilen bale eserlerinden biri olan ‘Zorba’ Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenir. Ama ne sahnelenir!..

Zorba, Yunan besteci Mikis Theodorakis'in, yine Yunan yazar Nikos Kazancakis'e ait aynı adlı romandan uyarlayarak, 2 perde olarak bestelediği, libretto ve koreografisi Lorca Massine tarafından hazırlanan içerisinde; aşk, hüzün, nefret ve büyük bir dans tutkusu barındıran, yer yer Yunan folklorik müziklerinin de kullanıldığı bir bale eseridir.

Oyunun konusuna geçelim:

Küçük bir Yunan kasabasına John isimli bir Amerikalı gelir. Etkilendiği ve parçası olmak istediği geleneklerin cazibesine kapılarak güzel bir dul olan Marina'ya aşık olur. Marina'dan da karşılık bulur. Üstelik Marina, köyün yakışıklı delikanlısının aşkını da yok saymıştır. Yabancı birine aşık olduğu için Marina'ya köylüler karşı çıkar. Ancak John ile Marina'ya, John'un dostu Zorba sahip çıkar. Çift, kimsesi olmayan, ancak güçlü ve özgür bir adam olan Zorba'nın sayesinde aşklarını yaşama fırsatı bulurlar…

Köylüler birlik ve geleneklerini korumak gayretindedir. Zorba, zavallı John´u köylülerin elinden zor da olsa kurtarırken sevgilisi Marina, intikam peşinde koşan kalabalığın kurbanı olur. Yaşama küsen Zorba, sirtaki oynayarak teselli bulurken, John ve diğerleri de bu dansa katılır. Herkes yeni bir yaşam için teselli, af ve dayanma gücü arayışı içindedir.

Bale gösterisini izlerken bende hep şu duygu durumu salınıp durur:

“İyi insanlık” ateşi; toplum/toplumlar tarafından bize empoze edilen ayrıştırıcı, derin yarıklar oluşturucu tüm argümanları eriterek farklı dünya görüşlerine ve farklı hayatlara sahip insanların dostluk kurabileceği sıcaklığını sunar.

Kültür, sanat, spor faaliyetlerinin yıllardır okuyucusu, izleyicisi, takipçisi, organizatörü, antrenörü, profesyoneli, amatörü, öğrencisi olmak; kısacası kah başrolü kah figüranı olmak yaklaşımını seviyorum. Tiyatro oyunları, konserler, sinema, şiir dinletileri, sergiler, sportif faaliyetler, yarışmalar, turnuvalar, kongreler, kitap kulüpleri, kütüphaneler, tarihi ve turistik geziler vd. bileşkesinde entelektüel insan yolculuğumuzda yol manzaralarına sevdalıyım.

42 yaşında ilk defa bale gösterisi izlemenin etkisiyle yazdığım bu yazıyı, bünyemdeki bu coşkunluğu lütfen mazur görün.

Gösteriye gelen birçok insanımızın da yoğun duygular ile evlerinin yolunu tuttuğuna da şahidim.

Çok farklı ve çok özel yapısı, çok özel sanatçılarımız ile, “Ankara Devlet Opera ve Balesi” yüksek çıtası ile, bale gösterisi benim yaşam yolculuğumda bana adeta “çağ atlattı.”

Sanatın ve sanatçının; iyi olma halimizi yukarıya çekmesi, insan ilişkilerini anlamlandırması, insanın kendini ve toplumu ifade etmesine olanak sağlaması, toplumun bir arada yaşama kültürüne destek ve moral olması, çevresel ve sosyal değişimin güçlü bir katalizörü olması, empati yeteneğimizi eklemlendirmesi, güzellik ve estetik değerlerimize katkı sunması, mutluluk hormonlarımızı aktive etmesi, duygusuzlaşan duygu durumlarımıza ve sertleşen hayat meşgalelerimize esneklik kazandırması, tüm bunların homojen dağılımıyla esnek zihin becerileri katsayımızı artırması da cabası…

--

Laodikya Antik Kenti Batı Tiyatrosu, özellikle kentte öğleden sonra başlayan batı esintilerini yani imbatı alacak şekilde düzenlenmiştir. Bizi uzak geçmişe götüren, an’ı kıymetlendiren ve geleceğe de umut besleten bu tiyatroda sanatın, insanın güzelliğinin, balenin, kadim kent Laodikya’nın tatlı esintisini hissetmenin mutluluğuyla Denizli’den Ankara’ya bir bukle sunuyorum.

Teşekkürler Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarımız ve tüm emekçilerimiz…

Teşekkürler bizi bale ile buluşturan kıymetli Denizlililer…