15 yıla yakın bir süredir hemen her konuda köşe yazıyorum. Tarihten örnek veririm, sen tarihçi misin; eğitimden yazarım hangi sıfatla; ormanı yazarım ormancı mısın; tarım yazarım ziraatci misin dedikleri kulağıma kadar gelir. Bazılarına göre herkes kendi alanında yazmalı. Ha bak gazeteci iseniz, hangi eğitim seviyesinde ve uzmanlık alanında olduğunuz önemli değildir, her konuda yazabilirsiniz; buna spesifik bilgi gerektiren tıp da dahil. Yazılsın, buna itirazım yok; yazılsın ki kamuoyu bilgilensin, yanlış ve eksik yazılanların doğrusunu söyleyen olsun. Anlaşıldım mı bilemiyorum ama benim kimin ne yazdığına itirazım yok, benimkine neden itiraz var onu anlamıyorum.
Yazımın başlığında “Sonunda bu da oldu” dedim ya; gerçekten bu da oldu. Gazeteci Çiğdem Toker’in, babasının vefatı ile ilgili olarak hekimleri suçlamasının ve hatta biraz ileri giderek yargısız infazda bulunmasının neden yanlış olduğunu anlatmaya çalıştığım yazıma, taraf olmadığım bu konuda hangi sıfatla yazdığım eleştirisi geldi. Konu, burun kanamasından öldüğü iddia edilen bir hasta olunca ya kim yazsaydı?
[ilgili-haber=1323]
Mesela konusunda yetkin bir akademisyen olur mu? eğer olur ise işte o akademisyen benim; PAÜ KBB Anabilim Dalı’nın kurucu başkanı ve 17 yıl bu görevi sürdürmüş biri olur mu? eğer olur ise işte o öğretim üyesi benim; Denizli Tabip Odası disiplin kurulunda görev almış ve bu tür olguları soruşturmuş biri olur mu? olur ise işte o tabip benim; 35 yıllık hekimlik hayatında hiç idari, adli ve disiplin soruşturması geçirmemiş bir hekim olur mu? olur ise işte o hekim benim; Ulusal KBB derneğinde yönetim kurulu üyeliği yapmış biri olur mu? olur ise işte o KBB’ci benim; Ulusal KBB derneğinin danışma kurulu üyelisi olur mu? işte o üye benim; Anadolu’da faaliyet gösteren 15 yöresel KBB derneğinin bir dönem başkanlığını yapmış biri olur mu? olur ise işte o başkan benim; Ve nihayet Denizli’deki KBB hekimlerini temsil eden Pamukkale KBB derneğinin halihazırdaki başkanı olur mu? eğer olur ise işte o başkan benim.Konumuz burun kanaması olduğuna göre bu konuya uzmanlık bilgisi ile girmeyi bir görev olarak gördüm ve aşağıda linkini verdiğimi ilk iki yazıyı kaleme aldım. Yazılarıma karşılık açık mektup yazan Methiye Toker hanımefendiye teşekkür ederim; her türlü cevabı, yazımın okunduğu ve eleştiriye değer bulunduğu şeklinde algılarım. Yazımda da belirttiğim gibi, yazıların eksikleri ve yanlışları olur. Bu hem benim yazım, hem de Çiğdem Toker’in yazısı için geçerli. Yine yazımda belirttiğim gibi yazılar yanlış bilgilerin doğrultulması için güzel bir vesile olur. Bu manada Toker’in düzeltmeleri için teşekkür ederim.
Ailenin üzüntüsüne her iki yazımdaki taziye mesajımla katılmaya çalıştım. Ama ben suçlanan acil hekiminin üzüntüsüne de ortak olmaya çalıştım. Tıbbi uygulamalarda eksikler ve yanlışlar olabileceğini, adli ve idari soruşturma ile ortaya çıkacağını ben de söyledim ama soruşturmalar neticelenmeden kamu önünde haklı veya haksız yere suçlama yapılmasına gönlüm razı olmadı.
Doğrusunu yazmaya ve düzeltmeye devam edelim; yazımda hasta özelinden ziyade genelden bahsedeceğimi özellikle belirterek tampona rağmen sızıntı olabilir dedim, ayrıca damak kanaması demem gerekmiyor, zaten burun kanaması hastasında damak kanaması ne demektir bilmem ama bu tabir boğazdan sızıntı için söylenmiş olabilir diye düşünüyorum; Acilde görevli her hekim burun kanaması için yetkindir dedim, acil uzmanı görmüş demedim;
Ve nihayet meslek örgütüne başvurdunuz demedim, daha önce böylesi bir tavrına şahit olmadığım meslek örgütümün tavrını yadırgayarak acaba dedim. Tabip Odasının aranmış ve sözlü de olsa bir şikayet bulunulmuş olmasını tercih ederdim. Şimdiye kadar hiç şahit olmadığım bir şekilde, meslek örgütümün durumdan vazife çıkararak, resen disiplin soruşturması açmasını yorumlamakta gerçekten zorlanıyorum. Teamüllere göre meslek örgütümün zaten başlatılan adli ve idari soruşturmayı beklemesi gerekirdi. Sayın Toker birçok konuda olduğu gibi beni empati konusunda da yanlış anlamış. Ben empatiyi meslek örgütümden bekledim aileden değil. Gerçi dedim ya, ne kadar genel bir değerlendirme yapmaya çalışsam da, ne dedi isem aile hepsini üzerine alınmış.
Yazımda da belirttiğim gibi acil sağlık hizmetleri sağlıkçı ile hasta ve yakınlarının sahip olduğu bilgi asimetrisi nedeniyle en çok çatıştıkları alandır; mesela siz burnu kanayan hastanın yatış pozisyonuna bağlı olarak kanın akciğerine gideceğini düşünüyorsunuz; ben normal bir yutma fonksiyonu olan kişinin, hangi pozisyonda yatarsa yatsın akciğerine kan gitmeyeceğini biliyorum. Sedye örneğini de, tıbbın gerekleri ile hasta ve yakınlarının beklentilerinin örtüşmediğini bir alan olarak, vaka örneğinden ziyade genel olarak ifade etmeye çalıştım ama Toker ailesi alındığına göre becerememiş ve kastı aşmışım gibi. Sebep olduğum üzüntü için özür dilerim…
Yazının sonunda yargı yoluna başvurulacağı söylenmiş. Gerçekten ama geçekten çok merak içinde olacağım, ne ile suçlanacağım. Bir uzman olarak; “Babamı burun kanamasından öldürdüler” diyen bir yargısız infaza, yukarıdaki sıfatlarımla tepkisiz kalmadığım için mi?
Aşağıda linkini verdiğim ilk yazımın konusu, olayın bir köşe yazısında yargısız infaz tarzında ele alınması ve bu yazının araştırılsın talebi ile Denizli Düşünce Kulübüne taşınması idi. Araştırılsın talebine yardımcı olmaya çalıştım. İkinci yazımda ise tabip odamın şimdiye kadar şahit olmadığım tavrına idi. Yani bu iki yazıda da Rahmetli Toker konuların öznesi değildi. Açık mektubunda bu iki yazımı paylaşan Toker’e saygı ile teşekkür ederim. Ancak yayınlanan açık mektuba yapılan yorumlara bakıyorum da, yorumcuların bazıları verilen linkleri okumak zahmetine katlanmamışlar. Bilgi sahibi olup yazmak yerine, yandaşlığı ve bana söylenmeyi, kişilik haklarıma saldırmayı tercih etmişler. Atatürk düşmanlığı nedir ya!?. İşin ilginç tarafı editör bu tarza seyirci kaldı…
Yazılarımda doğru bildiğimden yana olmaya çalışırım. Bu çabamda başarılı olup olmadığımı bilemem ama herhangi bir siyasal görüş ile örtüşme ya da karşı olma gibi bir kaygım yoktur. Rehberim bilimdir. Bana yandaş yakıştırması yapanlara en son köşe yazım olan “Bilim İle İnatlaşmak; Kuruyan Büyük Menderes Örneği” okumalarını tavsiye ederim.
Sonuç olarak olayı köşelere ve sanal ortama ben taşımadım. Taşıyanlara bir de şu tarafı var dedim, anladınız mı, anlatabildim mi emin değilim. Bunca yazılandan benim ne anladığıma gelince; uzmanlar konularında yazsınlar, taraf olmadıkları konularda suya sabuna dokunmasınlar; diğerleri her konuda yazabilir ve yorum yapabilir, bu esnada bırakın suyu sabunu, bağcıyı döğmek bilhassa makbuldür…
Burun Kanamasından Hasta Kaybedilir mi? / Prof. Dr. Bülent Topuz https://www.denizliguncelsaglik.com/yazarlar/prof-dr-bulent-topuz/burun-kanamasindan-hasta-kaybedilir-mi-prof-dr-bulent-topuz/321/
Sağlıkçıyı, Mahalle Dayanışmasına Kurban Vermek / Prof. Dr. Bülent Topuz https://www.denizliguncelsaglik.com/yazarlar/prof-dr-bulent-topuz/saglikciyi-mahalle-dayanismasina-kurban-vermek-prof-dr-bulent-topuz/323/
Hekimler Tanrı Değildir / Prof. Dr. Bülent Topuz https://www.denizliguncelsaglik.com/yazarlar/prof-dr-bulent-topuz/hekimler-tanri-degildir-prof-dr-bulent-topuz/318/
Bilim İle İnatlaşmak; Kuruyan Büyük Menderes Örneği / Prof. Dr. Bülent Topuz https://www.denizliguncelsaglik.com/yazarlar/prof-dr-bulent-topuz/bilim-ile-inatlasmak-kuruyan-buyuk-menderes-ornegi-prof-dr-bulent-topuz/328/
Prof. Dr. Bülent TOPUZ