Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için yapılan referandumda ret oyu kullandım. İçinde bulunduğumuz seçim sürecine girinceye kadar, bugün parlament...
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için yapılan referandumda ret oyu kullandım. İçinde bulunduğumuz seçim sürecine girinceye kadar, bugün parlamenter sisteme geçiş için referandum yapılsa yine ret oyu kullanacağımı söylüyordum. Çünkü bana göre bizim bir sistem sorunundan ziyade ahlak ve liyakat sorunumuz var. Sisteme dair tartışmalar oyalamak ve oyalanmaktan ibaret diye düşünürdüm. Beterin beteri varmış, biz nasıl bu hallere düştük anlamıyorum;
Evet, bu ülkenin bir ahlak ve liyakat sorunu olduğu kesin. Ahlak ve liyakata dair sorunlarımızı çözer isek gerisinin çorap söküğü gibi geleceğine inanırdım. Güvenlik sorunlarımızın çoğulcu demokrasiye geçişi engellediğini, insan hak ve hürriyetleri bakımından sınıfta kaldığımızı biliyoruz ama ahlak ve liyakat beklentimizin de çıkmaza gireceğini düşünmezdim.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin koalisyonlardan daha iyi olacağı iddiası eşliğinde seçime gidiyoruz. Ama bakıyoruz da koalisyonlar daha seçime girmeden kurulmuş durumda. Bence sakıncası yok, diyalog ve uzlaşma demokratik toplumun bir gereği. Ama o da ne?
Halihazırda seçimi kazanma konusunda iddialı olan iki taraf da, cumhuriyetin üniter yapısı ile sorunu olan partileri yanlarına almaya çalışarak seçim ittifakına gidiyorlar.
Yan yana gelmenin bence sakıncası yok. Yan yana gelenler illaki üniter devlet yapımızı örseleyecek bir yola girecekler diye bişey de yok. Bakarsın işbirlikleri zamanla üniter devletin asgari müştereğinde gönüllü birleşmeyi de getirebilir. Ama bu ancak tarafların oluru ve olmazı görmeleri ve buna göre realiteye gelmeleri ile olur. Ancak başkanlık seçiminin doğası gereği ve mevcut durumda da gördüğümüz üzere, irili ufaklı oylar olduğundan fazla değer buluyor ve kantarın topuzunun kaçma ihtimali ortaya çıkıyor.
Ezcümle demek istiyorum ki, ben anadilde eğitim diyen hiçbir partiye ve o partinin içinde bulunduğu hiçbir ittifaka oy vermem.
Benim kırmızıçizgim ve hassasiyetim bu. Kim bilir toplumun hangi kesimlerinin kırmızıçizgileri, az biraz oylar uğruna ezilip geçiliyor da kokusu sonra çıkacak.
5 yıl süre ile ülkeyi kurum kurallar çerçevesinde yönetecek olan iktidarı seçmek için yapılan bir seçimin, seçildikten sonra kurum ve kuralları değiştirme vehmi, seçime yüklenen anlamda kaymaya yol açıyor. Toplum olarak olanı, olduğu gibi görmekten korkar olduk. Bu durum toplumun şizofrenik bir yırtılması anlamına gelir.
1940’dan günümüze, her yirmi yılda bir şartların ve aktörlerin değiştirildiği bir dönemler silsilesi yaşadık. Sanki yeni bir döneme geldik gibi geliyor bana. Gayretimiz, kaygımız, sözümüz olumsuza giden yola taş döşenmesin diyedir…