Bir DRT klasiğidir, yılı...
Bir DRT klasiğidir, yılın son günü şehrin bazı isimlerine mikrofon uzatılır. Onlardan geçmiş yıla dair izlenimler ve gelecek yıla dair beklentiler ve temenniler alınır. Aynı gurubun gazetesinde köşe yazarı olmaktan sebep bu röportajlara istisnasız katılırım. Bu sonuncusuna korona tedbirlerine uyalım, sosyal teması kısalım diye katılamayınca farklı bir deneyim yaşadım. Bundan öncekilerde kendi telaşımda olduğumdan başkaları ne diyor pek dinlememişim. Bu sefer evde olunca dışarıdan bir gözlemci oldum. Ne gördüm;
Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, konuşmalar genel olarak birbirini tekrarlıyor. Korona pandemisi gibi belirleyici bir gündemin olduğu ortamda başka türlüsü de beklenemezdi zaten. Bir konuşmacı yine pandemiden hareketle dünyanın işin ciddiyetini anladığını, başkalarının salgınına uzaktan bakmak diye bir rahatlığın artık söz konusu olmadığını, özellikle çevrenin hor kullanılmasının yarattığı çevre sorunlarının dünyanın sonunu getireceğini ve hatta bu konuda geri dönülmez eşiğin aşılmış olabileceğini söyledi. Durumun anlaşılmış olmasından hareketle, dünyanın karar vericilerinin bundan sonra daha olumlu hareket edeceklerini beklediğini de belirtti. Ben bu konuda ümitvar değilim. Görüşlerimi iki hafta önceki “Dünyanın Korona Hali” başlıklı yazımda belirtmiştim.
[ilgili-haber=647]
Anlayacağınız ben kapitalizmin doğasından sebep dünyanın geneli için umutvar değilim. Böylesi durumlarda insan dönüp dolaşıp kendi memleketine geliyor. Ne olacak Türkiye’nin hali.Bizim için henüz eşik aşılmadı ise ki ben öyle olduğunu sanıyorum, nereden çıkış yakalayabiliriz ona bakmak lazım. Pandeminin en çok sorun çıkardığı alan olan eğitim ile devam edelim;
Binlerce öğrenci eğitime ulaşamadı. Kayıp bir yıl, kayıp bir nesle dönüşmek üzere. Buradan aylar önce söylediğim önerimi tekrarlamak ihtiyacı hissediyorum;
Dersleri dijital ortama yükleyelim, ki şimdi zaten öyle yaptık. Öğrenci bunları ulaşabildiği zamanda ve yerde seyretsin ve dinlesin. Sonra ders saatinde isteyen derse gelsin, isteyen dershaneye konulan bir kamera vasıtası ile dersi izlesin. Ders, konunun tekrar anlatılması şeklinde değil, dersin konusu üzerine soru cevap pekiştirmesi şeklinde yapılsın. Yani hibrit ve esnek bir sistem önerdim.
Biz gece eğitimlerini neden ihtiyaç duyduk, neden ülkenin en ücra yerlerine üniversiteler kurduk, neden açık öğretim fakültesi var. Tabii ki bir fazla vatandaşımıza ulaşabilmek için. Ama neticesi öyle olmadı. Bu salgını geride bıraktığımız koronasız günlere ulaşmak, bundan sonrasında bi yüz yıl rahat edeceğiz anlamı taşımıyor. Aynı risk burnumuzun dibinde duruyor olacak. Ne yapmalı;
Pandemi şartlarına uygun eğitim modeline geçilmeli ve bu sistem sürekli hale getirilmeli. Benim önerim kabul görür ve uygulanır ise bundan sonraki benzer sorunlara hazır olduğumuz gibi, kaynaklarımızı da verimli kullanmış oluruz. Açık öğretim fakültesi mantığını tüm ülkeye yaymış oluruz. Esnek eğitim sistemi ile öğrenci odaklı bir sistem kurmuş oluruz. İsteyen hem çalışır hem okur; isteyen sanal ortamın rahatlığını yaşar; isteyen dershanede takip eder, okul ortamının sosyalleşmesini yaşar. Bazı kesim için ulaşım, barınma, iaşe gibi sorunlar ortadan kalkar. Yurt ve barınma ihtiyacı ortadan kalkar. Bazı mihrakların öğrenci devşirmesi zorlaşır. Sınavlar yine klasik sistemde yapılır.
Esnek bir model şimdiden kuramaz isek, kurmamız gerektiğinde şimdi yaşadığımız gibi sistem tıkanır. Önce yıl kaybolur, sonra nesil kaybolur diyeyim ben size…
Prof. Dr. Bülent TOPUZ