Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Melih Bulu görevden alındı. Bu vesile ile atandığı zaman Denizli Gazetesindeki 11 Ocak 2021 tarihli köşe yazımı tekrar paylaşmak isterim;
"SİYASETE CHP’DE BAŞLAMAK
Bu söz benim nazarımda genel olarak insanımızın davranış özeti gibidir. Yok, hayır her insan CHP’de siyasete başlar, sonra evrilir demek istemiyorum. Benimkisi tıkırdayan kağnıya binmek manasında;
[ilgili-haber=1445]
2003 yılı, Ak parti yeni iktidar olmuş, yönetiminde bulunduğum bir sivil toplum örgütünün, bir işi nedeniyle Ankara’dayız. Ekibimizden birinin tanıdığı bir müteahhidi ziyaret ettik. İktidarın yeni olmasından hareketle acemi olmasından şikayetçi. Böyle giderse bişey yapamazlar, MHP’nin durumuna düşerler diyor. Kendisi ANAP’ lı imiş, sonra MHP li olmuş, şimdi de AK partiye geçmeye hazır. Ekibimizin içinden AK partili olan, iktidara nasıl yardımcı olabiliriz diye soruyor, cevap hazır; Bayındırlığın bilmemne genel müdürlüğüne şu kişi atanırsa bu iş olur. Anladınız di mi, AK partinin başarısı müteahhidin belirttiği kişinin atanmasına bağlı.Biz müteahhitlerin veya akçeli işler ile uğraşanların parti değiştirmesine alışığız. Rektörlük için de aynı yöntemin geçerli olduğunu yaşayarak öğrenmiş olduk. Dört defa rektör adayı oldum. Birinde ikinci oldum; birinci olmakla atanan kişi 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ihraç edildi. Kimse kıvırmasın, o kişiyi o makama AK parti siyaseti getirmişti. O kişi de o makama gelebilmek için AK partili olmuştu. Olmuştu diyorum, çünkü Ahmet Nejdet Sezer atama makamında iken de adaydı ve biz atadan CHP’liyiz diyordu.
Bi zamanlar rektörlük cumhuriyet mitinglerinden geçiyordu. Bu mitinglerin de AK parti ve Erdoğan’a karşı yapıldığı herkesin malumu. İzmir cumhuriyet mitinginde ateşli bir konuşma yapan bir akademisyenin, AK partinin belirleyici olduğu bir süreçte, bir üniversiteye rektör olmayı başardığını görüyoruz. Nasıl bir manevra yaptı ise artık…
Kimin CHP’li, kimin AK partili olduğu karışık ya, artık karışıklık olmasın diye, sıralamaya girme ihtimaliniz olmasa bile milletvekilliğine aday olunuyor. Bu yeni öğrendiğim bişey değil. Dedim ya ben defalarca aday oldum, neler yaşadım. Bi dostum bi gün kenara çekti dedi ki; hocam ikinci oldunuz ama atanamadınız, şöyle AK partiden vekilliğe aday adayı olsanız da tarafınızı belli etseniz. Akademik bir kurumun başına geçmek için liyakatınızın değil de, tarafınızın daha önemli olduğu bir durum.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bu atamalar kanunlar çerçevesinde yapılıyor ve öğrenciler bu durumun tarafı değil. Benim üniversitemde son atanan iki rektör görev sürelerini tamamlayamadan görevden alındılar. Bu demek oluyor ki liyakat esaslı iş yapmak için kanunlar yeterli değil. Atama süreçlerinde Cumhurbaşkanımız nasıl yanıltıldı ise artık.
İmkanların paylaşım aracı olması, siyasetin tanımında var. Yani kurumların başına getirilen kişilerin bir taraftan partinin siyaseti ile uyumlu çalışmaları, diğer taraftan siyasetin kendinden olanı koruyup kollaması anlaşılabilir bir durum. Bunun bayındırlıkta, turizmde, meterolojide, tarımda, karayollarında, belediyelerde böyle olmasının oluru ve gideri olabilir. Ama gönül istiyor ki, bir iki kurumda sadece liyakat esaslı iş yapılsın. O kurumu öyle bir seçelim ve öyle bir koruyalım ki, tüm kurumlar koksa, o kurum tuz vazifesi görsün. Benim aklıma böylesi bir kurum olarak akademi ve üniversiteler gelir. Düşünsenize üniversitelerde tek geçerli kriter liyakat olmuş. Öğretim üyeleri liyakatlı, öğrenciler bu liyakatlı insanların elinden eğitim almışlar, Türkiye’nin dört bi tarafına yayılmışlar; kimi mühendis, kimi öğretmen, kimi hukuk insanı. İyilik dalga dalga yayılır mı dersiniz.
Ama bizim dalga dalga yayılmayı bekleyecek zamanımız yok ki; siyasetten gelen birini rektör yapalım ki kısa zamanda çok iş başaralım. Bakın şimdi Boğaziçi 4 yıl içinde dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına sokulacak. Siyasetin dilini Akademiye taşıdık ya, işte burası nirvana…
Şimdi gelelim son söze. Benim siyasetten akademiye geçilmesine az itirazım var; asıl itirazım atama için hangi siyaset belirleyici ise maskesini alıp oraya koşanlara; en şiddetli itirazım da bu yöntemin pirim yapmasına…"
Prof. Dr. Bülent TOPUZ