Pamukkale Üniversitesi 1...


Pamukkale Üniversitesi 1992 yılında 23 yeni üniversite ile birlikte kuruldu. Akademisyen olma hevesinde ve takibinde olan ben, Denizlili olmaktan sebep PAÜ’nün 1993 yılında açtığı bir adet yardımcı doçent kadrosuna başvurdum. Dosyamı personel daire başkanlığına teslim ettim ve gelmişken bir de rektör bey ile görüşebilir miyim diye özel kaleme çıktım. Rektör beni kabul etti. Açılan kadroya müracaat için akademik dosyamı teslim ettiğimi, dosyamın iyi olduğunu, halihazırda İstanbul’da bir eğitim hastanesinde başasistan olarak çalıştığımı, yani kendime ekmek kapısı arayan biri olmadığımı, burada güzel şeyler yapabilecek isek gelmek istediğimi söyledim. Lafı uzatmadı, bana şöyle dedi; “Söylediğin gibi isen, açılan bu tek kadroya jüri başkasını uygun görse bile, ben seni yedek yazar yine alırım”.
Dört kişi müracaat etmiştik. Üç kişiden oluşan değerlendirme jürisi beni uygun gördü. Takip eden yıl içinde tekrar kadro açıldı. Bu defa içerdeyim ve uyumlu çalışabilecek arkadaşlar arıyorum. İstanbul’dan iki arkadaşımı müracaat etmeye ikna ettim. Tek kişilik kadroya toplamda 9 kişi müracaat etmişti. Dosyalar jüriye gitti ve uygunluk sıralaması yapıldı. Birinci sırada olur diye düşündüğüm aday ikinci sırada idi. Demek ki birinci sıradaki jüri üyelerine ulaşmıştı. Rektör hoca elindeki kalem ile birinci sıradakini alalım, iki ve beşinci sıradakileri de yedek yazalım dedi. Müracaat ettirdiğim arkadaşlarımdan biri dördüncü sırada idi. Rektör hoca beş deyince, dört ne olacak diye sordum. Tamam dedi onu da yedek yazalım. Böylece açılan tek kişilik kadroya bir kişi alınmış, üç kişi de yedek yazılmıştı. Anladığım kadarı ile birinci ve beşinci sıra torpilli idi, onlar kadroya alınacaktı, ama onlardan iyi olanlar da mağdur edilmeyecekti. Rektör insaflı, Allah korkusu, kul hakkı kaygıları olan biri idi.
Pamukkale Üniversitesi’ne 1995 yılında doçent, 2001 yılında profesör olarak atamam yapıldı. Doçent ya da profesör olmak için öncelikle kurumun kadro açması ve ilan yolu ile ihtiyacını kamuya açık bir şekilde belirtmesi gerekir. Bu kadroya dosyanız ile müracaat edersiniz ve sizi 3-5 kişiden oluşan bir jüri değerlendirir. Genellikle, kadro sizin için açılmıştır ve başkaca müracaat eden olmaz. Ama aklınızın bir kenarında ya olursa diye bir şüphe hep vardır. Bu nedenle müracaat dosyanızın donanımlı olması için çalışırsınız. Dosya hazır değilse kadro açılması biraz geciktirilir. Sizi kollamak için adres tarifi yapılmazdı. Hiçbir atamamda açılan kadroya herhangi bir açıklama ve ek şart konulmadı.
Örneğin ben orta kulak hastalıklarının mikrobiyolojisi üzerine uzmanlık tezi verdim. O dönem için bu konuda bir başkasının da çalışma ihtimali son derece zayıftır. Hele tezin tam adını yazarsanız bu ihtimal sıfıra iner. Ama ben de, dünya alem de bilir ki, çalıştığım konu orijinal, çok matah, erişilmez, tekrarlanmaz bişey değildir. Bu konuda merak ve zamanı olan her asistan veya uzman bunu rahatlıkla çalışabilir. Demem o ki, bu açılan kadroya şu konuda çalışmış olmak diye ek şart koymak, konuyu ve ahvali bilenler için komiktir, absürtdür.
Şimdilerde bu tez konularını ayırt edici bir özellikmiş gibi kadro ilanlarına ek şart olarak ekliyorlar. Bu uygulama o kadar yaygınlaştı ki, adayların akademik dosyalarını donatmaları için bi neden kalmadı desek yeridir.
2012 yılında PAÜ idaresi, anabilimdalımızdan talep ettiğimiz bir kadroya ek şart ekleyerek, yani bir kişiyi tarif ederek ilana çıktı. Fetöcü kadrolaşmanın normal görüldüğü ve hatta teşvik edildiği bir dönemdi. Anabilimdalı olarak bu durumu idari mahkemeye taşıdık, haklı görüldük ve kadro ilanı iptal edildi.
Akademik kadrolara eleman atamak için neden kamuya açık ilana çıkılır. Kanun koyucunun açık ilandan muradı nedir. İlan tek bir kişiyi tarif ediyorsa ilana çıkmanın anlamı var mıdır. Türkiye bir hukuk devletidir. Tek kişiyi tarif eden ilanların idari mahkemeye götürüldüğünde iptal edildiğine defalarca şahit oldum. Yani adres tarifinden etkilenen kişilerin de hukuk yoluna başvurmak gibi bir vatandaşlık görevi vardır.
Konunun toplumu ilgilendiren yönü ise şöyledir; Kendisine bir kadro açılacağından ve atanacağından emin olan bir akademisyen adayının, yetkinliğini artırmak için en önemli motivasyon kaynaklarından biri ortadan kalkmış olur. Akademisyen adayları ve akademisyenlerin rehavete girmesi üniversiteleri işlevsiz hale getirebilir.  Kanaatim odu ki, ek şart getirilmese de akademik kadrolara ezici çoğunlukla yine aynı kişiler atanırdı. Ama yukarıda izah ettiğim kaygılar sebebiyle daha donanımlı olurlardı. Bundan üniversiteler ve toplum kazançlı çıkardı.
Yıl 2020, PAÜ Rektörü eşini tarif eden kadro ilanına çıktığı için YÖK tarafından görevden alındı. Bakarsınız liyakat esaslı iş yapmaya buradan başlarız…
Prof. Dr. Bülent TOPUZ