Sağlık hizmetlerinde çalışan memnuniyetini artırmak, şiddet ortamını düzeltmek, hastaneleri verimli kullanmak için birşeyler yapılması gerektiğinin farkında olduğumuzu düşünüyorum. Yapılması gereken p...
Sağlık hizmetlerinde çalışan memnuniyetini artırmak, şiddet ortamını düzeltmek, hastaneleri verimli kullanmak için birşeyler yapılması gerektiğinin farkında olduğumuzu düşünüyorum. Yapılması gereken populizme kurban veriliyor ve biz her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Bakın ben 24 Şubat 2013 tarihli köşe yazımda ne önermişim;
SAĞLIK HİZMETLERİ İÇİN BİR SİSTEM ÖNERİSİ (24 Şubat 2013)
Sağlık bakanının değişmesi ile birlikte, biz sağlık çalışanları bir değişim umudu içindeyiz. Sağlık hizmetleri ile ilgili sorunları ve çözüm önerilerimi paylaşmak için Milletvekilimiz, Plan Bütçe Komisyonu Üyesi, Mehmet Yüksel’den randevu talebim olmuştu. İşlerinin yoğunluğu nedeniyle bu hafta gerçekleşemedi. Ben de aklımdan geçenlerin bir kısmını bu yazı ile açık öneriye dönüştürdüm. Başta şiddet olmak üzere, performans, muayenehane, iş yükü ve daha birçok soruna değinmek bu yazının sınırlarını aşacağından, sadece sistem üzerinde durmak istiyorum.
Önce bir durum tespit yapalım. Eski bakan zamanında hasta memnuniyetinin % 30’lardan % 70’lere çıktığı bir gerçek. Yani yapılan işlerin doğru olduğunu gösterir bir rakam var ortada. Ancak rakamların tersten de okunması gerekir. Sağlık hizmetlerinden memnun olmayan % 30’a yakın kesimin sorunu nedir? Demokrasi çoğunluk değil, çoğulculuk rejimi olduğuna göre, azınlığı temsil eden bu grubun ne istediği de elbette önemli olmalıdır. Örneğin, hastaların bir kısmının üniversitelerde özel muayenenin kaldırılmasından hoşnut olmadıkları da bir gerçek. Bu uygulama hasta ve hekim iki tarafı da olumsuz etkilemiştir. Bir taraftan öğretim üyesini kimliksiz hale getirirken, diğer taraftan hastaların elinden hocaya ulaşabilme imkanı alınmıştır. Anayasa mahkemesinin tam gün yasasının bazı maddelerini iptal ederken çok güzel özetlediği gibi; “sağlık hizmetini en üst seviyede verebilme donanımına sahip olan öğretim üyelerine mekandan bağımsız olarak ulaşılabilir olması, hekimden ziyade hastanın hakkıdır”. Bu hakkın akamete uğratılması, yani öğretim üyelerinin mesai dışı çalışmalarına sınırlama getirilmesi hastaların sağlık hizmetine ulaşabilmelerine sınırlama getirmektir. Diğer taraftan hizmet alanın memnuniyeti, hizmet verenin memnuniyetsizliğine rağmen sağlanmıştır. Hizmet verenin memnun olmadığı bir sistemde, hizmet alanın memnuniyeti sürdürebilir değildir.
Öyle görünüyor ki gidişatımız Amerikan sistemine doğrudur. Amerikan sisteminin açmazları son başkanlık seçimlerinde seçim malzemesi olmuştur. Obama’nın fakirler lehine yapmayı vaat ettiği değişikliler kendisine önemli bir taraftar sağlamıştır. Tabii ki bu değişikliklere, sermayenin önemli bir direnci söz konusudur ve arzu edilen değişikliği yapabilmek mümkün değildir. O halde sistem tam Amerikanlaşmadan durup düşünmek ve emniyet sübaplarını koymak durumundayız.
Bugün ki gidişata karşı olanların somut önerisi Küba sistemidir. Küba sistemi, bizde 50 yıl kadar önce uygulanmaya çalışılan sosyalizasyon sistemidir ve katı bir sevk zinciri gerektirir. Yani aile hekimine görünmeden devlet hastanesine, devlet hastanesine görünmeden üniversiteye gitmek mümkün değildir. Bildiğiniz gibi bu uygulama Denizli de pilot olarak uygulandı ve başarılı olunamadı. Aile hekimleri vatandaş tarafından sevk kurumu olarak görüldü, Öyle ki, önünde duran acil hastaya 30 saniye ara verip sevk kağıdına imza atması beklendi. Aile hekimleri, hekim olmaktan çıktı, sevk memuruna dönüştü.
Ne Amerikan ne de Küba, bizim kendimize has bir modelimiz olmalıdır. Bana göre sevk zinciri esnek bir şekilde geri gelmelidir. Aile hekimi-devlet hastanesi-üniversite hastanesi sevk zincirine uyan hastanın cebinden para çıkmamalıdır. Bu zincire uymak istemeyen, yani zamanı paradan daha değerli olan kişiler, devlet hastanesinde muayene olabilmek için 10 TL, üniversite muayene olabilmek için 20 TL para ödemelidir. Şu bir gerçek ki, bazı hastaların zamanı söz konusu para ile ölçülemeyecek kadar değerlidir. Bu yöntemle elde edilen gelir kurum içinde kullanılır.
İşin aslı sağlık çalışanlarının sorunları bilinmiyor değildir. Hem sorunlar hem de çözüm önerileri defalarca dillendirilmiş ve yetkili makamlara iletilmiştir. Önceki bakanın kör inadı yüzünden, bir sağır kulağa kös dinletilmiştir. Neyin inadı diyenlere de kendimce bir tespitim var. Her ne kadar böyle yürümeyeceği anlaşılmış ise de, “tarihe muayeneleri kapatan ve üniversitelerde paralı hasta bakılmasını kaldıran bakan olarak geçebilmek” bir fani için az şey midir? Halbuki bu iktidarın özelliklerinden biri hatalı olduğunu düşündüğü kararlardan ve uygulamalardan geri dönebilmesidir.
Sağlık çalışanlarının sesine kulak vermesi umuduyla yeni sağlık bakanımız Mehmet Müezzinoğlu’na başarılar diliyorum.