Kupa maçını Suudi Arabistan'da yapma fikri ortaya çıkmış. Öyle durup dururken çıkmamış, Avrupa ülkelerinin kulüplerinin daha önce yaptığını yapacaksın o kadar.
Federasyon ve kulüpler Suudi Arabistan konuşmuşlar ve anlaşmışlar.
Anladığımız kadarıyla ile bu yılın 100. Yıl olduğunun sonradan farkına varılmış. Ee olsun biz de 100. Yıla uygun bir konsept ile karşılaşmaya çıkarız denilmiş.
Maç öncesi antrenmana Atatürk tişörtleri ile çıkıp, maça da “Ne mutlu türküm diyene” ya da “Yurtta sulh dünyada sulh” gibi bir Atatürk vecizesi pankart ile çıktık mı, bu iş tamam denilmiş.
Türk milletinin duygularına hitap eden bu kurgu durumu kurtarır diye düşünülmüş.
İyi de her organizasyonda olduğu gibi, bu organizasyonun da uyulması gereken kuralları vardır. Nitekim kurallar çerçevesinde kalmak için ev sahibi ülkeden bazı isteklerin oluyor. Anladığımız kadarı ile bu isteklerin bazıları kabul ediliyor, bazıları kabul edilmiyor. Bu kısmının ayrıntısını bilmediğimizden yorumda bulunmak zor. Buraya kadar olan kısım nasıl yavaş yavaş kamuoyunun malumu olmuş ise, bundan sonrası da yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Bunun için fazla bekleyeceğimizi sanmıyorum.
Şuracığa bir not olarak düşelim ki, Fenerbahçe’nin daha önce Larnaka’da yapacağı bir maç öncesi verilen yazılı taahhüde göre, sahada Türk ve KKTC bayrakları açılmayacağı kabul edilmiş. Yani biz bu protokol işlerinin ve içeriklerinin yabancısı değiliz.
Hah işte bu kuralları önceden düşünüp Suudi Arabistan'a niyetinizi açık etmeniz gerekirdi. Kabul edildi sorun yok. Yok hayır edilmezse ne isin var Riyad’da.
Bunu herkes ne için yapıyorsa senin amacında o. Yani kısa ve kolay yoldan maddi gelir edinmek olduğuna göre biz neyi konuşuyoruz;
Atatürk cumhurbaşkanı olsaydı, bu maçın Suudi Arabistan’da oynanması ihtimali olur muydu? Bu konunun Atatürk ile ilgisi, iş bilmezlerin Atatürk'ün arkasına saklanmalarından ibarettir. Toplum zaten kutuplara ayrılmış, kendinin ne yaptığı ile değil, karşı tarafın kusurlarına odaklanmış. Her olayı istismara hazır. Ha bi de batıdan hoşumuza giden bi gaz aldık mı, tutmayın bizi…
Peki, çıkmamış mı, bu çıkan sorunları öngören biri? Çıkmaz; çünkü biz epey bi vakittir, üst yönetimin ağzına bakar olduk. Ne biz fikir beyan ediyoruz, ne de bizim fikrimiz soruluyor. Çok güzel olduğunu sandığız fikirlerin ve planların aslında öyle olmadığını ancak duvara toslayınca fark ediyoruz.
Demek istiyorum ki bu halimiz sadece bir kupa maçı ile sınırlı değil. Hayatın her alanında böyle olduğumuz için öngörülemez bir toplum olduğumuz söylenebilir. Bu durum risk primimizi artırır. İş ve aş üretmenin maliyeti artar diyeyim ben size.
Millet olarak kervan yolda düzülür modundan çıkamadık. Önce yola çıkıyoruz sonra düşünüyoruz. Bizim yola çıkmadan önce muhtemel yollar, riskler ve sonuçlar bakımından istişari toplantılar yapmamız şart, vesselam…