Çocukluğumuz muydu özlediğimiz yoksa çocukluğun masumluğu mu? Gerçekten toprağımızı, köyümüzü, konforsuz hayatlarımızı mı özlüyoruz yoksa yokluk içindeki samimi yürekleri mi? “Ahh ah, nerede o eski bayramlar?” diyor herkes. Sahiden eski bayramlar mı özlediğimiz yoksa yeni bir çift ayakkabının oda dolusu oyuncaktan daha çok mutlu ettiği nesli mi özlüyoruz?

“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” Bu sözler Aristoteles’e ait. Milattan önce 350 yılında söylemiş.

İnsanlar değişecek, kültürler evrilecek, bazıları solmaya yüz tutarken yeni medeniyetler ortaya çıkacak. Alışkanlıklar farklılaşacak, yeni teknolojiler çıkmaya devam edecek. Belki bir gün insanoğlu* farklı bir yerkürede yaşamaya başlayacak. Ama kaç yıl geçerse geçsin, olgunlaşmaya başlayan nesil, yeni nesli beğenmeyecek ve eskiye hep hasret duyacak. Bu özlem bazen bir köy, bazen bir okul, bazen arkadaşlar, bazen bir bayram sabahı olarak tezahür edecek.

Sobanın gürül gürül sesini

Tavanda oynaşan alevleri

Buz gibi yatakta

Isınmayı beklemeyi özledim

Siyah önlüğümü

Beyaz yakamı

Çatlak ellerimi

Kirli ayaklarımı özledim

Köyümü özledim anne

Masum çocukluğumu

Ekmek soğanı

Yer sofrasında yemeyi

Baktığım sokak kedisini

Beslediğim kuşları

Cama vuran yağmuru

Buz gibi kışı özledim

Köyümü

Çocukluğumu özledim.

Dipnot: Cinsiyetçi olmama adına insanoğlu yerine insannesli ya da insanevladı gibi kelimeler de kullanılabilirdi ama bazen galat-ı meşhur evladır.

‘Eğitimci Alptekin ÖZDEMİR’