Matematikte epsilon komşuluğu diye bir kavram vardır. Bu komşuluğun içinde sonsuz nokta varken dışında sonlu sayıda nokta bulunur. Komşuluğun içindeki noktaları sayamazsınız ama dışındakiler sayılabilir. Bunu yanımızda yakınımızda sayılamayacak kadar insan olduğu halde görece daha uzakta ama nitelik olarak daha sağlam arkadaşlıklara benzetirim hep.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır, komşusu aç iken tok yatan bizden değildir, ev alma komşu al öğretileri hem dinimizde hem milli kültürümüzde sıkı yer tutar. Buhran dönemlerinde, savaş zamanlarında, kıtlık olduğunda bu millet dayanışma içinde bu sıkıntıların üstesinden gelmiştir.
Uzun süredir yavaşlayan ekonomi ile mücadele ederken şimdi de virüs belasıyla uğraşıyoruz. Bir yandan çarkların dönmesi, ekonominin daha da bozulmaması için uğraşırken bir yandan da salgının üstesinden gelmek için çaba gösteriyoruz. Ne bir kesimin dediği gibi sıkıyönetim ilan edip herkesi eve tıkabiliriz ne de sürü bağışıklığı türünden bir aymazlık içinde olabiliriz. Tıpkı bir savaşta gibiyiz. Milli beraberliğin toplum disiplininin üst düzeyde sağlanması gereken bir zamandayız.
Ancak sadece iki günlüğüne ilan edilen sokağa çıkma yasağının gösterdiği durumu iyi irdelememiz gerekir. Muhtemelen havanın güzel olacağı bir hafta sonunu insanlar evlerinde geçirsin mantığıyla bu sokağa çıkma yasağı koyuldu. Genelgenin geç yayınlanması, ilanın gece 12.00’ye iki saat kala alınması gibi -bence- hatalı durumlar var. Genelge erken yayınlansaydı en azından fırınların açık olacağını millet bilseydi panik havası oluşmazdı. Büyüklerimiz bunu değerlendirip sonraki uygulamalarda buna göre tedbir alacaklardır. Bilmediğimiz konularda ahkâm kesmeyelim.
Fırınlar açık, muhtarlar belediyeler çalışıyor, sucular bir telefonla kapımızda. Market siparişleri evimize kadar geliyor. Okullar kurslar internet üzerinden devam ediyor. Diyetisyenden psikoloğa kadar her türlü desteğe evde otururken ulaşmak mümkün. Yani parası ve imkânı olana karantinada olmak kolay. Allah işini kaybedene parasız kalana kolaylık versin. Sosyal devlet de tam bu durumlarda lazım.
Arabasına binip fırına gidebilecek kadar, fırın önünde tekme tokat kavga edebilecek kadar, ekmek kalmadığı için kurabiye stoku yapabilecek kadar imkânı olan ama evinde duramayan ve panikle izolasyonu bozan insanları sadece zekâ noksanlığı ile anlatmak mümkün değildir. Genetik öğrenme yoluyla bize miras kalan yokluk dönemlerinden, yönetenlere güvenmemeye kadar birçok sebep sayılabilir. Sonradan görme, zengin ama bencil, toplum disiplini olmayan bir millete dönüşmüşüz. Yönetenlerin bu yeni sosyolojik yapıyı irdeleyip buna göre kararlar alması elzemdir. Toplum Bilimi Kurulunun kurulması da bu bağlamda -geç kalınmış olsa da- yerinde bir hamledir.
Benim en çok dikkatimi çeken durum ise komşuluğun ve dayanışmanın kalmamış olmasıdır. Gece sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde velev ki ekmek alacak hiçbir yer olmasa, komşumdan yarım ekmek isterim, bu iki günü geçiririm diyebilseydik, muhtarımı belediye başkanımı ararım onlar bir şekilde yardımcı olur diyebilseydik panik havası oluşmazdı. Görünmeyen düşman olan virüs değil bence, onu mikroskopla olsa da görebiliyoruz. Görünmeyen düşman birbirine güvenemeyen komşular, kültürü oluşmamış mahalleler, kentleşmeden zenginleşmiş ve kalabalıklaşmış şehirlerdir. Sonsuz kalabalıklar içinde bencil yalnızlıklar yaşıyoruz.
‘Eğitimci Alptekin ÖZDEMİR’