Bu aralar kitap yazanlar kervanına katılasım var. Şöyle Atilla Sezener, Süleyman Boz, Adil Giray Çelik abilerimizin yaptığı cinsten. Yani on yıldır bir...
Bu aralar kitap yazanlar kervanına katılasım var. Şöyle Atilla Sezener, Süleyman Boz, Adil Giray Çelik abilerimizin yaptığı cinsten. Yani on yıldır bir kere bile aksatmadığım köşe yazılarımdan bir demet. Tarihe not düşmek bakımından.
Yazılarımı şöyle bir tasnif ettim ve dört gruba ayırdım. Denizli özelinde olanlar, Türkiye ile ilgili olanlar, dünya ile ilgili olanlar ve felsefi ve sosyolojik açıdan kişisel yolculuğum.
Denizli ile ilgili kitap düşüncem bir başka bahara. Zira kimi yazılar zülfüyara dokunuyor. Bu şehrin entelektüelleri, köşe yazanları bile yazılarına yapılan eleştiriyi kendilerine yapılmış sayıp, hemen savunmaya geçtiklerine şahit oldum. Savunmada kalınsa iyi, alınganlık ile karışık saldırı gördüm. Yani “musademei efkardan barikai hakikat doğar” özdeyişine uzağız. Şehrin gelmiş geçmiş yöneticileri, kanaat önderleri, temsilcileri ha keza. Hep övgü bekliyoruz. Muhakkak ki güzel şeyler yapıldı, yapılıyor. Denizli her bakımdan değişti ve gelişti ama güzelin güzeli yok mudur? Bu güzelliği kim tarif edecek? Kim fikir belirtecek? Kimler yol gösterecek? Tabii ki şehir top yekun.
***
Ülke hakkında da yazamıyorum. Biz ülke olarak Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre güvenlik basamağında takılıp kalmış bir ülkeyiz. Güvenlik sorunu olan ülkelerde iyiyi güzeli aramaktan ziyade varlığı sürdürmek temel kaygıdır. Bu nedenle bir olma, iri olma, diri olma ve hep birlikte Türkiye olma yolunda ilerleyip, bir çıkış yolu bulduğumuzda özeleştiri yapacağımız günlere kavuşacağız inşallah.
Felsefi ve sosyolojik manada kendi yürüyüşümü anlatmak için daha zamana ve olgunlaşmaya ihtiyacım var diye düşünüyorum.
Geriye kalıyor dünya ile ilgili yazılarım, işte bunun tam zamanı. Son on yıldır gittikçe daha çok karışan ve kaosa sürüklenen bir dünyamız var. Kuzey Afrika’dan, Çin’ e kadar uzanan coğrafya her zamankinden daha karışık. Çin, Rusya Amerika ve Almanya arasındaki rekabet gerginliğe ve nihayet çatışmaya doğru ilerliyor. Bu konular ülkemizi, insanımızı, günlük hayatımızı doğrudan etkiliyor.
***
Dünyaya dair ne uzmanlığın, ne görüşün olabilir diye düşünenler olabilir. 2010 yılı Temmuz ayındaki köşe yazımda serbest ticaret anlaşmalarının bayraktarı olan batılı ülkelerin koruma duvarlarına başvuracağını yazmışım. Amerika’nın gümrük duvarlarını yükselteceğini neredeyse on yıl önce söylemişim, daha ne olsun?
Başladım, bakalım sonunu getirebilecek miyim…
‘Prof. Dr. Bülent TOPUZ’