“Yüksek yetenek inşasına ihtiyacımız var. Acaba üniversiteden kaç kişi yüksek yetenek üzerine tez hazırladı? Yüksek yetenek inşası nedir diye hiç merak eden siyasetçi oldu mu? Bir toplumu ileri taşıyan ve geliştiren o toplumun en zeki % 2’sidir. O % 2’yi korumak ve büyütmek lazım. Türkiye cumhuriyeti kökenli iki vatandaş, yeni bir aşı keşfediyor, milyarlarca dolar Almanya’ya kazandırıyor. Amerika dünyanın en yetenekli insanlarını silikon vadisine davet ediyor. Bizim gençlerimiz nerde arıyor umudu? Yurtdışında. Bu tablo düzeltilmez ise Osmanlı’nın sanayi devrimini kaçırdığı gibi, bizde teknoloji devrimini kaçıracağız. Kaçımız farkında bunun? Siyaset kurumu bunun farkında değil, geleceği bilmiyor, dünyayı iyi okumuyor. Sanayici kısmen farkında, ama maalesef yeteri kadar işlenmiyor.”
Yukarıdaki sözler Denizli’de STK’lara hitap eden Anamuhalefet Partisi Lideri Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından. İktidar olurlarsa neyi nasıl yapacaklarını izah etmek için sıraladığı maddelerin birincisi; toplumun en zeki %2’si üzerine kurulu bir gelecek inşası. Bu söylemin kamuoyunda yeterince karşılık bulduğu söylenemez. Yani Kılıçdaroğlu kaçımız bunun farkında demekte haklı. Konuşmasında üniversitelere de çattığına göre bir akademisyen olarak ben karşılıksız bırakmayım dedim.
Durum Kılıçdaroğlu’nun anlatmaya çalıştığı kadar vahim değil ama vahamete doğru yol alıyor. Bu konularda düşünen biri olarak yazdıklarım üzerinden meramımı anlatmak isterim; Winally Sağlık Haber portalında 7 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan “KORONAVİRÜS KRİZİNİN SUNDUĞU FIRSATLAR” başlıklı yazımda özetle şöyle demişim;
“Milletlerin kabaca % 10 kadarının zeki, % 10 kadarının aptal, % 80’nin vasat olduğunu düşünürüm. Bu Afrika’nın ortasında yaşayan kabileler için de, kutuplarda yaşayan Eskimolar için de geçerlidir. İnsan her yerde aynı insandır. Onu farklı kılan dünyaya geldiği coğrafyadır.
Milletlerin % 1 kadarı dâhidir. Toplumlar dâhilere sağladıkları imkan kadar var olur, fark yaratır ve sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal yapıya kavuşurlar.
Bir ülke eğitim sistemini değiştirirse, semeresini yüzüncü yıl civarında alır. Bu sürenin üçte biri tercüme ile geçer, yani dünyada başaran milletler ne yapmışlar onu öğrenirsiniz. İkinci üçte birlik kısım taklit ile geçer, yani dünyanın başarılı milletleri ne yapmış ise onu tekrarlarsınız. Üçüncü kısımda ise özgün düşünceler, inovasyon ve nihayet buluşlar gerçekleşir. Medrese eğitiminden batı tipi eğitime geçişimizin üzerinden yaklaşık yüz yıl geçti. Bugünlerde bunun semeresini alıyor olmamız gerekir. Bakalım öylemi?
F16’lara dost düşman ayrımı yapan yazılım tamamiyle yerli ve milli; silahlı ve insansız hava aracı üreten, operasyonel olarak en komplike şartlarda kullanan çok az sayıdaki ülkeden biriyiz; roket, füze, akıllı mühimmat derken bunun arkası gelecektir. Neden peki savunma sanayinde? Çünkü bu alandaki ihtiyacımız acil, ikamesiz ve zorunlu da ondan. Biz hangi alanda ihtiyacımız var ise, o alanda gereğini yapabilecek bilgi birikimine sahibiz. Bu bilgi birikimini yeterince kullanabildik mi? Hayır. Biz ihtiyaçlarımızı karşılamayı, üretmekten daha önemli gördük.
Şimdi, yine bir acil ve zorunlu bir ihtiyaç ortaya açıktı. Tüm dünya gibi biz de koronavirüs enfeksiyonu ile uğraşıyoruz. Şansımıza bu defa ihtiyacımızı görebileceğimiz bir ithal aşı yok, mecburen üretebilir miyiz diye bakacağız. Birçok bilim adamımız bu konuda çalışıyor. Türkiye’den dünyaya örnek olacak bir aşı çıkar ise doğrusu ben hiç şaşırmam.
Yazımızın başında dönersek; hemen her konuda dünya ile boy ölçüşebilir, milletimizin ihtiyaçlarını kendimizin karşılayacağı bir sistem kurabiliriz. Bunun gerek ve yeter şartı toplumumuzdaki % 10’luk zeki kesime imkan sağlamak, onların önünü açmak ve onları toplumun tümü için kullanmaktır. “
Yazımın tamamı için https://www.winally.com/2020/04/koronavirus-krizinin-sundugu-firsatlar/
İki yıl önceki bu yazımdan sonra, adeta söylediklerimi kanıtlar gibi dünyanın en etkin aşısını bizim milletimizden Uğur Şahin, Özlem Türeci çifti üretti. İlaveten Türkovak ile dünyada korona aşısı üreten dokuz ülkeden biri olduk.
Benim iddiama göre, Türk milleti olarak biz zaten eğitim metodolojisini değiştirmemizi takip eden 100. Yıl civarında ses getiren bişeyler yapacaktık. Handiyse bunu doğal bir süreç olarak görürüm. Başarı bu süreyi 100 yıldan daha erkene çekebilmek ve bir iki sahada değil, birçok sahada ses getirmektir. Peki gidişatımız öyle mi? Bu konuyu ele alan “BU ÇIĞLIĞIMI MUTLAKA OKUYUN” başlıklı yazımı 27 Eylül 2021’de “Akademik Akıl” sitesinde yayınlandı ve binlerce kişi okudu. Özetle;
“Söyleye söyleye dilimde tüy bitti, kalemim de mürekkep bitti; boğazım kıl dolsa da söylemeye devam edeceğim;
Bir ülke eğitim metodolojisini değiştirirse bunun karşılığını yüzüncü yıl civarında alır. Burada sadece ülkemizde yaşayan ve çalışmalarını ülkemizde yapan bilim insanlarımızdan örnek vereceğim. Yani, Nuri Şahin, Özlem Türeci, Aziz Sancar Türk milletinin hiçbir milletten eksiği olmadığını gösteren güzel örnekler olmakla birlikte konumuz dışı.
Selçuk Bayraktar’ın mimarı olduğu SİHA’ları dünyada ilk defa sürü halinde ve koordineli bir şekilde kullanarak Suriye’de, Libya’da ve Karabağ’da savaşın şeklini, yönünü ve galibini değiştirdik.
Dr Canan Dağdeviren, bitmeyen kalp pili icat etti, meme kanserini erken teşhis edebilen elektronik sütyen geliştirdi.
Dr Furkan Ayaz, insan bağırsağındaki mikroptan elde ettiği bir ilaç ile MS hastalığını engellemeyi başardı.
Dr Hande Özdinler, sinir hücrelerini yeniden onarmayı başararak ALS hastalarına umut oldu.
Bir ülkenin milli geliri tedrici olarak sürekli artmaz. 10 000 dolar civarında, yani orta gelire gelir dayanır. Ya burada patinaj yapar, ya da geri düşer, yani zamanla 12, 14, 15 bin dolar olmaz. Tedrici olarak artmaz ama zıplayabilir, yani 15 bine, 20 bine zıplayabilir. Geliri zıplatacak olan inovasyon, buluş ve patent, yani katma değerdir.
Bu ülkeye katma değer katacak olanlar yüz yıllık eğitim yolculuğumuzun çıktılarıdır. Ama gel gör ki bahsettiğimiz çıktılar ülkeden kaçıyorlar.
SİHA’ları Selçuk Bayraktar’ın tek başına yaptığını sanmıyoruz herhalde, bu başarının arkasında bir mühendis ordusu var. Hah işte o ordunun asker adayları kaçıyor diyeyim ben size.
Her millet başarabilir, başarmanın yolu yöntemi bellidir ama sadece akıllı davranan milletler başarır, kurnazlığın pirim yaptığı milletler eşelenir…”
Yazının tamamı için https://www.akademikakil.com/bu-cigligimi-mutlaka-okuyun/bulenttopuz/
Yazılarımda özetin özeti diyorum ki, toplumun % 10 luk zeki kesimine yatırım yapalım, kıt kaynaklarımızı bu kesimi bulmak, yetiştirmek için ayıralım ve bu kesimi Türk milletinin geleceği için kullanalım. Bu kadarına imkan yetiremez isek %1’lik kesimine yapalım. Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi siyasetin bu konunun farkında olmasını umut verici olarak görüyorum. Açıkçası dinlerken Kılıçdaroğlu ya da danışmanları beni mi takip ediyorlar diye düşünmedim değil, zımmen atıfta bulundu gibi geldi bana. Denizli’den bir çarpıcı bir örnek verelim de yereli ihmal etmemiş olalım;
Orta lif uzunluğundaki Sarayköy pamuğu yerine iki kat uzunluktaki Mısır, Özbek ve Pakistan pamuğu ithal etme kolaycılığına kaçmayıp, Sarayköy pamuğunun lif uzunluğunu iki katına çıkaracak arge çalışması yapmamız gerekirdi. Bunu yapmak, yapabilmek sadece ve sadece irade ve destek işidir. Sonuç garantilidir diyeyim ben size…
Liyakat, eğitim, kadro gibi temel konularda birçok yazım olmakla birlikte, konu ile doğrudan ilgili üç yazımın daha linkini vererek yazımı noktalayayım
Neden Gidiyorlar? - https://www.akademikakil.com/neden-gidiyorlar/bulenttopuz/
Ne Yapmalı - https://www.akademikakil.com/ne-yapmali/bulenttopuz/
100 YAŞINDAYIZ https://www.denizligazetesi.com/100-yasindayiz-makale,79316.html