Eski Türklerde At, Avrat, Pusat olarak bilinen bu deyim, günümüzde yazının başlığında da belirttiğimiz gibi At, Kadın, Silah olarak söylenmektedir. Türklerde bir yiğidin olmazsa olmazı olan bu üç şey, uğruna ölünecek kadar kutsal kabul edilmiştir. Günümüzde ise tek değişen kısmı at ın yerini arabanın almış olması. Avrat ve silah ise hafızalardaki yerini korumaya devam ediyor. Günümüzde yurdum yiğitlerinin bu atasözünün anlamını kavramaktan ve uygulamaktan çok uzak olduklarını üzülerek belirtmeliyim.

            AT insanlığın gelişmesinde son derece önemi olan bir hayvandır, önceleri ehlileştirilip çoğaltılarak kısa mesafelerde kullanıla gelen at, nal ın bulunması ve atların nallanması sonucu, kıtalar aşılmış ve Dünya daha da küçülmüştür. Günümüzde şehirlerde yaşayan yurdum yiğitleri atları ancak Veliefendi de koşarken görmekte ve atın insanlık için ne kadar önemli bir hayvan olduğunun farkında bile değildir. İç Anadolu nun dağlarında özgürce koşan yılkı atlarının başlarına gelenleri, şehirlerde at arabası olarak kullanılan atların ise yaşlanınca kasaplar tarafından ne yapıldıklarını YILKI ATLARI yazımda anlatarak okuyucuların dikkatine sunmuştum. Aynı konuları tekrar edip okuyucunun sinirlerini zıplatmanın alemi yok.

            AVRAT kısmı ise daha da vahim! Üstadın şiirinde dediği gibi: Bizim kadınlarımız. Korkunç ve mübarek elleri, İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle, Anamız, avradımız, yarimiz. Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen. Ve soframızdaki yeri, Öküzümüzden sonra gelen...” Kadınlarımız! Değerini bir türlü bilemediğimiz, çocuklarımızın anası, aşçımız, çamaşırcımız, hizmetçimiz, namusumuz, hor gördüğümüz, aşağıladığımız, sövdüğümüz, dövdüğümüz, sözümüzü geçiremediğimizde öldürdüğümüz kadınlarımız. Kıymetini bir türlü bilemediğimiz, sevmesini bilemediğimiz, çilekeş kadınlarımız. Durum ortada kadına verdiğimiz değer hepimizce malum!

            Pusat (Silah) Türklerde bir yiğidin olmazsa olmazı, belinde yalın kılıcı sırtında oku ve yayı, elinde ise kargısı olurdu. Cenk olmayınca, ava gitmeyince kullanmadığı silahları idi. Günümüzde ise öyle değil, ‘’delikli demir çıktı mertlik bozuldu’’ demiş ya köroğlu Ruşen Ali, hakikaten öyle, bu günkü köşe yazımızın ana konusu yurdum yiğitlerinin bellerinde taşıdıkları ve hep şeytanın doldurduğu silahları. Yurdumun en sıcak bölgelerinden olan iç Anadolu nun güzel ili Adana da sıcaktan bunalan yiğitlerin Güneşe silah sıktıkları bir ülkede yaşıyoruz. Güneş tutulmasında, Ay tutulmasında, bayram sabahlarında, düğünlerde silah sıkar yiğitlerimiz, ne kadar ceza verirsen ver! Vız gelir, tırıs gider. En son olay geçen hafta Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde bir düğünde oynayanlara zurna çalan adam göğsünden vurularak öldürüldü. Sorsan, istemeyerek oldu kazaydı, üzgünüm der. Hep düşünmüşümdür bu tip insanlar neden düğünlerde eğlencelerde silah sıkar diye? Bir zamanlar bir tehdit yüzünden ruhsatlı silah taşımak zorunda kaldım, beş yıl boyunca belimde silah olduğunu çok yakınımdakiler hariç kimseler bilmezdi, hiçbir düğünde, bayramda atma ihtiyacı hissetmedim, beş yıl bitince de satıp kurtuldum. Yurdum yiğitleri eğlenmeyi bilmediklerinden, silah sıkmayı eğlence sanıyorlar. Çünkü cahil, güzel bir oyun oynamasını bilmiyor, türkü söylemeyi bilmiyor, söyleyecek bir sözü, anlatacak bir hikayesi yok, kendini göstermesini için bende varım, bakın bende insanım demek için çıkıyor ortaya belindeki silahı çıkarıp havaya boşaltıyor mermileri, kafa iyi nereye sıktığını, mermilerin nereye gittiğini bilmiyor. Balkonda, dam üstünde düğün seyreden kadın, çocuk, damat, gelin, zurnacı, düğün sahiplerinden kime denk gelirse öldürüyor. Kesin olmamakla birlikte şunu söyleyebilirim, bu tür olayları yapan insanların büyük çoğunluğu ruhsatsız silah taşıyan kişilerin yaptığı olaylar, ruhsatlı silah taşıyan birinin onu taşıma bilincine ve sorumluluğuna uyduğuna eminim. Ruhumuza işlemiş olan bu silah taşıma huyundan kolay kolay vaz geçeceğimiz yok, silah sıkma ihtiyacını giderebilmek için gelişmiş ülkelerde olduğu gibi her ile yeterli miktarda poligonlar açılmalı, yoksa başka türlü bu ölümlerin sonu gelmeyecek.

Denizli Valiliğinden orman yangınları ile ilgili rahatlatan açıklama Denizli Valiliğinden orman yangınları ile ilgili rahatlatan açıklama

            Silahtan bir kurşun çıkar, bir anne, bir baba evlatsız, bir evlat annesiz, babasız bir çocuk kardeşsiz kalır. Silahı sıkanı assan ne gam!

            At, Avrat, Silah dedik fakat yurdum yiğitleri ne ata, ne avrada ne de silaha gerektiği gibi sahip olmasını, taşımasını, kullanmasını ve değer vermesini bilmiyor. Yine her olayda olduğu gibi, eğitim şart deyip işin içinden çıkabilir miyiz?

https://denizliguncelsaglik.com/dugun-evleri-cenaze-evleri-olmasin/
Editör: TE Bilisim