Adamın biri sahte diploma ile mimar olduğunu iddia ederek 40 yıl mimarlık yapmış. Kamu ihalelerine girmiş, hem de özellik arz eden restorasyon ihalelerine. Yıllarca hizmet vermiş, kimse fark etmemiş. Şaşırdık mı?
Bu soruya cevap verebilmek için önce şu soruya cevap vermek gerekir. Nasıl fark edilecekti ki?
Memlekette iyi mühendis arandığını, iyi mimar arandığını, iyi teknisyen arandığını göremiyorum. Önce iyisini arayacaksın ki, belirlediğin kriterler bakımından yapılan müracaatların bir kısmı dışarıda kalsın. Aradığın sadece diploma ise o iş kolay, nitekim vatandaş o işi kolayından halletmiş ve bir çıktı belgesi uydurmuş.
Bakın benim gelmek istediğim nokta sahte diplomalı mimar, avukat, doktor ya da bilmem hangi meslek değil. Hani bunları toplasan iki elin on parmağını geçmezler. Benim dikkat çekmek istediğim gerçekten diploması olanlar;
Örgün eğitim veren fakültelerde, neredeyse 10 yıldır aynı soruları sorarak yapılan sınavlar ile, tamam geçtin denilerek diploma verilen; diplomalı ama meslekten ve mesleki formasyondan bi haber üniversite mezunlarını kastediyorum. Yıllarca açık öğretim fakültelerinden çan eğrisi ile, yani başarısızların daha az başarısızlarına verilen diplomalardan bahsediyorum. Diploması ve arkası, yani torpili var diye kamu kurumlarına atanan, atanmakla kalmayıp etkin yetkin yerlere gelenlerden bahsediyorum.
Ülkede iş güç sahibi olmanın, kadro sahibi olmanın, etkin yetkin pozisyon sahibi olmanın en etkin yolu, tarafını belli edip, sıranı beklemekten ibaret. Ayrıca mesleki donanım, tecrübe ve iyi bir üniversiteden diploma gerekmiyor. Bir kesime aidiyetini ortaya koyuyorsun, sadakatinin ödüllendirilmesini bekliyorsun.
Sistem böyle çalışınca gençler ülkenin dışında bir hayat arayışına yöneliyor. Başarabilenler bizim en iyilerimiz. Mesela tıpta kaybettiklerimizin yerini göçmenlere denklik vererek doldurmaya çalışıyoruz.
Denklik deyince; Türkiye’de istediği bölümü kazanamadığı için yabancı ülkelerin standart altı üniversitelerinde başlayarak nakil olan, ya da yurt dışında bitirip denklik alanlar da ayrı bir sorun.
Bu gidişat iyi değil. Bir ülkede eğitim yolu ile sınıf atlamanın yolu kapalı ise, o ülkenin yolu ve geleceği kapalıdır. Öncelikle her diploma verdiğimize yeterli formasyon ve yetkinlik vermiş olmadığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Bu koşullarda şaibesiz bir sınav yöntemi kullanarak eleme yapmak şart. Halihazırda kullanılan KPSS sınavlarından sonra bir de mülakat yapılmasını kaldırmak gerekiyor.
İlaveten, üstün başarılı öğrencileri ve mezunları ödüllendiren, onları el üstünde tutan, onlara imkanlar vererek onları toplum yararına kullanmaya çalışan bir sistem kurmamız gerekir.
Yazımızın başına dönecek olur isek; sahte diplomalar toplum hayatını etkilemeyen tek tük vakalar olarak kalacak, eninde sonunda yakayı ele verecektir. Yetkin olmayan diplomalar ise hem yaygınlık hem de süreklilik bakımından toplumu içeriden çürütecektir.
Diploma demek ehliyet demek; ehliyet demek ehil demek; ehil demek işin ve makamın layığı demek olmalı idi. Liyakat esaslı yapılanmadığımız sürece diploma bir teferruattır vesselam