İki ay süresince Dubai de bulunduk, çocuklarla hayatımız boyunca belki bir daha yaşama imkanı bulamayacağımız güzel günler geçirdik, güzel anılar biriktirdik. Bu iki ay boyunca siyasetten uzak olduk hatta hiç görmedik, duymadık, bilmedik. Sadece gelişmiş ülkelerin vatandaşları gibi bu dünyaya geldik, o yüzden bu günü yaşamamız lazım, dünyaya bir daha gelmeyeceğiz mantığı ile yedik içtik gezdik tozduk, yaşadık. Suratına baktığında yüzleri gülen, mutlu insanlarla beraber olduk. Ülkemizde görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz yaşam şekilleri, sosyal devlet neymiş? Medeniyet neymiş? Hepsini gördük fakat içimizdeki memleket özlemini bir türlü törpülememiz mümkün olmadı.  Hep dayak yiyen, laf söylenen, azarlanan, arsızlaşmış bir çocuk gibi alışmışız artık hor görülmeye, baskılanmaya, korkutulmaya, yarınımızdan endişelendirilmeye, her akşam ekranlardan bize karşı parmak sallanılmasına, yapacak bir şey yok. Seviyoruz bu ülkeyi, hücrelerimize kanımıza işlemiş, ne kadar hor görülsek örselensek de bizim ülkemiz sonuçta, doğduğumuz, büyüdüğümüz, rüyalarımıza giren sevgili ülkemiz. Çocuklar kendilerine daha iyi bir gelecek kurmak için başka ülkelere gitmeyi göze alsalar ve bunu başarsalar da, altmış yaşına girmiş olan bendeniz için bu olanaksız bir durum. Önümüze dünyaları serseler de ille de memleketimiz, ille de memleketimiz.

            Geldiğimiz hafta çok sevdiğim ailemizin büyüğü güzel insan amcaoğlum Süleyman Öztürk ü kaybettik. Annem hasta karnında bir ağrı, nedenini bir türlü bulamıyorlar. Dubai de sol kolunu incitip üç hafta kolu sargıda kalan eşimin Denizli de hastane de yapılan muayenesinde istenen tomografi için üç ay sonraya gün veren eleman, benim sinirlendiğimi görünce ücretini ödemek kaydı ile hemen randevu vermesini nereye koymalı bilemedim. Tomografiyi çektirip asistan doktorun incelemesi sonucu ‘’Görünen herhangi bir kırık ya da çatlak yok’’ sözüne inanıp evine geliyorsun, aradan bir hafta geçiyor ağrılar dinmeyince bölüm başkanı profesörden randevu alıyorsun, profesörün incelemesinde tomografide sol el değil de sağ elin çekildiği ve ona bakarak bir şey yok dendiği anlaşılıyor. Şimdi düşünüyor insan bu el değil de hayati bir organ olsaydı ne olurdu diye. Profesör EMR öneriyor hemen çekilebilmesi için o hastane dışında birkaç öneride bulunuyor. Devlet hastanesinde gece üç’e randevu alıyor ve çektiriyoruz, ertesi günü profesörün muayenesinde sol bilekte enine bir çatlak olduğu görülüyor ve ameliyata gerek olmadığı, altı ay süresince iyileşeceği ve fizik tedaviye gitmemiz söyleniyor ve geliyoruz evimize. İnsan üzülmeden edemiyor, eşim otuz yedi yıldır hemşire, bizler sağlık camiasının içinde olduğumuz halde başımıza bunlar geliyor, köyden gelen yaşlı bir amcanın ya da teyzenin başına gelebilecekleri düşününce üzüntüler şelale oluyor.

            Olaylar bu kadarla kalsa iyi geldiğimin üçüncü günü kapıda bir icra kağıdı, görünce tansiyonum zıplıyor ‘’Ne oluyor diye?’’ açıyorum kağıdı Merkez İlçe Belediyesi beni icraya vermiş bakiyesi 4.750,00,- törkiş lira. 2012 den bu yana hiç bir faaliyetim olmamış, bu ne ola ki! Deyip gittim İlçe belediyesinin icra servisine, beni bekleyip dururlarmış. Allah var güler yüzlü, yardım sever memurlar. Baktılar çektiler ve buldular 2004 yılının sekizinci ayından 2005 yılının ocak ayına kadar çınarda bir dershanenin kantinini çalıştırmışım. Hatırlamakta biraz zorlandım, aradan18 yıl geçmiş. O zamandan 20 lira (yirmi) bir borç kalmış, Büyükşehir dosyaları Merkez İlçe Belediyesine devretmiş, onlarda bu güne kadar bekleyip bu Raşit Dubai ler de fink atıyo gelsin de buna bir sürpriz yapalım, oralarda elekçi karısı gibi gezmek neymiş gösterelim diye yirmi lirayı 2004 den bu güne kadar işletmişler. Memura ‘’efendim ben bu kantini kısa bir süre işlettim, 18 yıldır neredesiniz benim adresim belli’’ desem de memur laf anlamaz ormancı gibi diklenmekte. ‘’O zaman maliyeden yazı getirin’’ dedi. ‘’La havle vela kuvvete illa billahil Aliyil azim’’ diyerek düştüm yola. Maliyeden dediğim gibi beş ay süreyle orayı çalıştırdığıma dair belgeyi alıp ertesi günü gittim memurun yanına, başka bir odaya gönderdi oradan hesaplattırıp geldim yanına 196,00 lira (yüz doksan altı) ödeyip eşimin ve benim banka hesaplarımızdaki ve her bi şeydeki icradan kurtulduk. Oradan çıkıp arabama gelene kadar sırıttığım doğrudur 4.750 den yırtmışım az şey mi? Allah sevdiği gariban kulunun eşeğini kaybettirir sonra buldururmuş sevinsin diye o hesap, sevine sevine evime gittim. Bu günde bir bayan avukattan mesaj aldım, hemen aramam lazımmış yoksa icrai işlem başlatacakmış, ’’başlatmazsan hatırım kalır bebeğim’’ diye mesaj atasım var fakat merak ediyorum nedir diye? Yarın arayasım var. Bu memlekette iş yapmanın cezası hiç bitmez, ömür boyu takip eder seni.

Denizli'den Kaz Dağlarının Zirvesine Yolculuk Denizli'den Kaz Dağlarının Zirvesine Yolculuk

            Neyse! Sağ salim kavuştuk ya güzel ülkemize, altmış yıl yaşamışız, her türlü zorluğuna katlanmışız, şunun şurasında geriye ne kadar ömrümüz kaldı ki?

          Yine de enseyi karartmaya gerek yok!          

Editör: Denizli Güncel Sağlık