Merhabalar efendim Dubai seyahatimiz ile ilgili son yazımızı sunalım. İlkyazım da hava alanından sabahın dört buçuğunda çıkınca dışarıda otuz yedi derece sıcaklık ile karşılaştığımı ve sabahın bu saatinde hava sıcaklığı böyle ise gündüz nasıl olur diye söylendiğimi yazmıştım. Şimdi Kasım ayının başındayız hava sıcaklıkları geceleri 27 gündüzleri ise 34 ler de, anlayacağınız buraların en güzel zamanları başladı. Gelelim Dubai deki yaşam şekline. Her yerde yüksek binalar ve binaların altındaki kapalı otoparka asansörden inip beş metre ilerideki aracınıza ulaşana kadar koşmanız gerek. Asansör koridorunun otoparka açılan otomatik kapısı açıldığında, mutfağınızdaki fırınınızın kapağını açınca yüzünüze gelen sıcaklık gibi bir sıcaklık vuruyor, arabanızı hemen çalıştırıp klimayı açmak istiyorsunuz, aksi halde terinizin omzunuzdan akıp ta aşağılara kadar gelmesi an meselesi. Ben buradaki hayatı uzay filmlerinde başka gezegenlerde mesela Marsta yaşanan hayata benzetiyorum şöyle ki! Hayat sadece kapalı alanlarda var, insanlar gündüz değil de sadece gece yaşıyor gibi. Oturduğunuz bina soğuk ve güvenli, dışarı çıkarsanız güneş sizi eritecek o yüzden evden çıkıp güvenlikli arabanıza binip her yerde bolca bulunan ve içerisinde saatlerce gezebileceğiniz, alışveriş yapabileceğiniz devasa AVM ler var. Şehir içinden geçen sekiz şeritli otobanda 120 süratle ilerleyip gideceğiniz yere ulaşıyorsunuz. Her yerde devasa otoparklar mevcut, otoparka giriyor ve uygun bir yer bulup aracınızı park ediyorsunuz, mavi veya kırmızı tişörtlü Pakistanlı elemanlar aracınızı yıkatmak istiyor musunuz? Diye soruyor, eğer istiyorsanız cüzi bir miktar verip AVM ye giriyorsunuz. Bunlar bizim memleketin trafik ışıklarında cam silen gençleri gibi, bir kova su ve bezle aracınızı tertemiz ediyorlar. Otoparklarda dev gibi araçların çalışır vaziyette öylece saatlerce durduğu gayet normal karşılanıyor. Adam dönünce arabasının içini soğuk bulmak istiyor, para var çare var değil mi? AVM nin otomatik kapısı açılınca çöllerden kutuplara gelmiş gibi bir soğuk hava karşılıyor sizi, bir rahatlama geliyor içinize ‘’OHHHH Dünya varmış’’ diyorsunuz, vücudunuz kendine geliyor rahatlıyorsunuz. Soğutma işini çözmüşler kapalı alanların hepsi bir şekilde soğutuluyor. AVM ler bizim parkların, caddelerin yerini almış herkes buralarda vakit geçiriyor, elbette bu AVM lerin bulundukları semte göre dizaynları ve mağaza kaliteleri farklı Dünyanın en büyük gökdelenleri arasında bulunan Burç Halife binasının altındaki AVM de dünyanın en lüks mağazaları, restoranları mevcut, bir şey almasan bile gezmekten yorulup acıkıyor ve bir yere mecburen oturuyorsun, artık cüzdanının durumuna göre harcama yapman kaçınılmaz. Buralar o kadar büyük ki! Gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun bile, yorulup eve dönmek istiyorsun o devasa otoparkta aracını nereye koyduğunu unutursan bulman epey zamanını alabilir. Eve gelip atıyorsun kendini koltuğa. Yani ev, araba, işyeri, avm, bazen deniz ve çölde safari diye özetlemek mümkün hayatı. Yollarda sayısız motorsikletler vızır vızır gece gündüz demeden çalışmaktalar, bunlar Pakistanlı ve Hintli sürücüler bizin oralardaki ( getir ) benzeri birkaç tane firma var, sipariş ettiğin her şeyi getiriyorlar, sanırsın kimse yemek yapmıyor, galiba öyle!
Efendim burası elbette bir deniz ülkesi, deniz işi nasıl oluyor diyenler olabilir onu da anlatalım efendim. Palmiye adasının yanında (Merak edenler Google a Palmiye adaları Dubai yazıp görebilir) denize gittik en iyi saat olan akşamüzeri, güneş batmak üzereydi. Deniz den gelen hafif serinliğin yanında. Cıvık olan Amerikan dondurması gibi erimemek için attım kendimi denize, deniz dışarıdan bir iki derece daha serin, hamam suyuna girer gibisin, bizim köyde böyle suya ‘’Cabarın abdest suyu gibi’’ derler. Serinlemek şöyle dursun ıslandığına yanarsın ta öyle, bizim Pamukkale de yaz günü havuza girmek gibi diyebilirim.
Benim ilgi alanıma giren konulardan birisi de arabalar, burada ezici çoğunluk Japonların, ben gelmeden önce Almanların diye düşünmüştüm fakat öyle değil, Alman arabalarına pek rağbet yok, bunun nedenini merak edip bir tamirciye sordum, Alman arabaları buranın sıcağına dayanamayıp sürekli arıza veriyormuş, o yüzden pek talep yok. Ülkemizde göremeyeceğimiz büyüklükte Jeep diye tabir ettiğimiz araçlar var. Avrupa üretimi lüks katagori deki araçlar Ferrari, Porche, Meserati, Bugatti ve İngilizlerin suv araçları mevcut. Yolda giderken yanından geçen devasa üç litrelik dev Japon arabalarını görünce, kendi aracının içerisinde küçücük hissediyorsun kendini. Yüz veya yüz elli bin dirheme son model kocaman suv bir araç alman mümkün, bizim paramızla yediyüz elli bin lira eder aynı aracı bizim oralarda üç ya da dört milyona zor alınır. Şehir yerleşimine gelince son derece düzenli planlı ve yaşamı kolaylaştırıcı, neredeyse her binanın sosyal tesisleri ve havuzu var, hala inşası devam eden bir şehir 2071 yılı planları yapılıyor, merak eden Google amcaya 2071 Dubai yazıp videosunu izleyebilir. Bu gün de başkent Abu Dabi yi gezdik, son derece yeşil, düzenli, kalabalık olmayan sakin bir şehir, yatay mimariye önem verildiğini söylemem mümkün. Son derece huzurlu ve güvenli bir ülke!
Benim görüşüm, buranın vatandaşlarının yaptığı gibi yaz aylarını Avrupa’nın kuzeyindeki serin ülkelerde, kış aylarını ise burada geçirmek gerek.
Burada geçirdiğim iki aya yakın süre boyunca olumsuz bir şey görmediğimi itiraf edeyim. Kalan hayatını burada geçirir misin? Diye bir soru sorar iseniz, cevabım şöyle olur. Bülbülü altın kafese koymuşlar ahh! Vatanım da, vatanım demiş!