Geçtiğimiz hafta içi eşimin kimliği ve ehliyetini yenilemek için Merkezefendi kaymakamlık binasında bulunan İlçe Nüfus Müdürlüğüne gittik. Bina bir kartal yuvası gibi bölgeye hâkim bir tepeye oturtulmuş, Selçuklu mimarisi tarzında olduğunu sandığım hoş bir bina izlenimi veriyor uzaktan. Merkeze uzak bir noktaya yapıldığı gözden kaçmıyor elbet. Aracı olmayan vatandaşlar burayı nasıl bulacak ve nasıl gelecek düşünülmemiş.
Aracımla binanın girişine doğru yaklaşınca aşağıda yol boyunca sağlı sollu yüzlerce araba gelişi güzel park etmiş, yol güvenliği sıfır, kaza olma ihtimali çok yüksek. Aşağıda park alanı olarak bırakılmış küçücük alan zaten dolu, aracı binanın iki yüz ya da ikiyiz elli metre ilerisine yol kenarına park ettik ve hanımla düştük yola. Binaya çıkan yokuş yolu geçip tepeye ulaşınca binanın önünde birkaç araba dışında araç yoktu, güvenliğe sordum neden diye? Kaymakamlığın emri imiş, daire müdürleri haricinde kimsenin binanın önündeki otoparka araç koyması yasakmış. Şimdi gel de sinirlenme. Devlet daireleri vatandaşın işini kolaylaştırmak için mi var? Yoksa vatandaşa eziyet için mi var? O bina yeni yapılan bir bina, çevresinde insanların vakit geçirebileceği, oturup bir şeyler içebileceği hiçbir yer yok. Öğrendim ki! Hiçte kullanışlı bir bina değilmiş, binanın altına otopark yapmak kimsenin aklına gelmemiş anlaşılan. İki kat yer altına inilip otopark yapılsa idi insanlar aşağıdan girip araçlarını park eder ve asansörle gidecekleri daireye çıkıp işlerini rahatça görebilirlerdi, binada çalışan yüz elli kadar memur için de araçlarını koyacak yer bulamamışlar. Binanın üst tarafındaki maliyeye ait bir alanı temizleyip oraya park ettirerek çözüm üretmişler akıllarınca. İşimiz bitince binanın kapısından arabamı park ettiğim yere kadar üşenmeden adımlarımı saydım tam iki yüz dosan sekiz adım etti, siz varın yaşlı bir dedenin, bir ninenin, çocuklu bir kadının, engelli bir vatandaşın o binada işi olduğunda çekeceği eziyeti. O binadaki devlet görevlileri insanlar o yolu yürürken kendileri makam araçları ile binanın kapısının önüne kadar nasıl gidebiliyorlar, vicdanları sızlamıyor mu? Merek ediyorum doğrusu. Şimdi gel de rahmetli Recep Yazıcıoğlu valiyi arama!
Bizler bu topraklara geleli 951 yıl olmuş hala kendimize has, bizi anlatan bir mimari yapı tarzı oluşturamamışız. Estetik göze hoş gelen, tüm ihtiyaçlara cevap verecek mimaride yapılar inşa edemememiz sadece beni mi üzüyor bilemiyorum.
İlimizdeki yeni yapılan valilik binasını hepimiz biliyoruz, benim görüşüme göre bir bina ancak bu kadar estetikten ve görsellikten yoksun yapılabilir. Bir İlde bir kamu binası yapılacak olduğunda o ilde bulunan kurumlardan ya da STK ların dan görüş alınmıyor mu diye merak ediyorum?. O bina en arkaya, göze güzel gelen bir mimari tarzda yapılıp önünde geniş bir alan bırakılmalıydı. Şehirlerin ortasında bulunan belediye ya da Valilik binalarının etrafında bulunan geniş alanlar o şehre bir kimlik katar hep. Bir kartpostalda o anıtı görsen o şehir olduğunu anlarsın ( İzmir kordon da bulunan saat kulesi gibi ) Oralarda o şehri temsil eden bir nesne heykeli, o şehre büyük hizmetleri dokunmuş bir zatın, meçhul askerlerin heykelleri veya onlar adına yapılmış anıtlar bulunur. Oralar gençlerin ve halkın eğleşeceği, bayram törenlerinin yapılabileceği güzel bir alan olur.
Eskiden bu Valilik binası yapılmadan önce Doktorlar caddesinden gelen insanların eski valilik binası ile erkek sanat lisesi arasından geçen ve Bulut Hotel in arkasından çıkan bir yol var idi, bu yol hastaneden ve doktorlar caddesinden gelenlerin, otobüs garajına ya da halk caddesine ulaşımını sağlardı. Yeni valilik binası yapılınca o yolu da içine kattılar. Yolun ileri ucuna yani Bulut Hotel in arkasına da demir bir kapı yaparak valilik binasının avlusundan geçenleri engellediler. Halk o yola alışık idi ve o yol koskoca valilik binasını ve avlusunun etrafını dolaşmak zorunda bıraktığı için vatandaşların tepkisini çekiyordu. Pandemi den önce otelde müdürlük yaptığım zamanlar insanların sıcakta taaa kapıya kadar gelip, kapının kapalı olduğunu görünce ettiği küfürleri duyduğum için çok üzüldüm. Vali yardımcısına çıkıp durumu anlattım ve o kapının bir insan ve çocuk arabası geçecek kadar açık bırakılmasının iyi olacağını söyledim, uzun süre açık kaldı. Bir süre sonra vali ve yardımcıları gidince yeniden kapatıldı, nedenini sordum, motosiklet saldırısı ihtimali nedeniyle emniyet müdürlüğü kapatılmasını istiyormuş. Allah akıl fikir versin! Kocaman Denizli Valiliğin önü, sağı solu açık iken arkadan saldıracaklar. Arka taraf ön tarafa göre kot farkından dolayı bir kat aşağıda, adamlar motorla gelip arkadan Nüfus Müdürlüğüne saldıracaklar öyle mi?
Hep derim Devlet daireleri ve onun içinde oturan yöneticiler, halka hizmet etmek için oralarda oturuyorlar. Hükümet o kişileri görevlendirmeden önce Avrupa’nın belirli şehirlerini gezip görmelerini sağlamalı ve ondan sonra bir şehre tayin etmeli ki! Yöneticilerin ufku açılsın, belki o zaman bizim de Avrupa da ki gibi düzenli şehirlerimiz ve içlerinde estetik göze hoş gelen binalarımız olur.
Nasıl? İyi olmaz mı?.