Malumunuz deprem olalı neredeyse iki ay oldu, yaralar sarılıp her şeyin normale dönmesi için gayret sarf edilirken birde sel vurdu bölgeyi. Hazin görüntüleri ekranlardan hepimiz üzüntüyle izledik. Şimdi de memleket seçim havasına girdi, adını bile yeni duyduğumuz oy oranı bile bilinmeyen partilerin kıymete binmesi ve ittifak arayışları, birbirlerine laf sokmalar, hakarete varan söz düelloları ve on bir ayın sultanı ramazanın gelip çatması. Umuyorum ve diliyorum ki eski ramazanlarda olduğu gibi mahallelerdeki iftar çadırlarına şaşalı ve kalabalık bir şekilde yerel yöneticilerin ve iş adamlarının katılımları olmaz. Bence bu çadırlarda iftar yemeği verileceğine bu paralar deprem bölgesindeki insanların yaralarının sarılması ve onların bir an önce normal hayatlarına dönmeleri için harcanmalı.
Bu yazı konum ‘’Siz tanrıyı bu kadar kızdıracak ne yaptınız’’ sorusuna cevap bulmak. Bu soruyu Hollanda dan gelen yardım ekibinden birisinin gördüğü yıkımın büyüklüğü karşısında şaşırdığı ve bu soruyu sorduğu söyleniyor. Sorunun muhatabı bu soruya ne cevap verdi bilinmiyor elbet fakat sorunun muhatabı ben olsaydım epey uzun bir cevabım olurdu şöyle ki! Tanrı Yunus suresi 44. Ayet de şöyle buyuruyor ; “Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar.“ Bundan önceki büyük GÖLCÜK depreminde ‘’O bölgenin halkının bunu hak ettiği, hatta 6,4 yetmedi mi?’’ ve buraya yazamayacağım daha ne edepsiz laflar edildi, denilenleri hatırlayınız, şimdi son deprem ile ilgili diğer kesimin bir şey dediğini ben duymadım, en küçük bir şey söylense kıyamet koparılır duymayan da kalmazdı
Bu coğrafyanın insanları başlarına gelen felaketlerden hiç kendilerini sorumlu tutmazlar KADER deyip geçerler, ölenler ölür kalan sağlar bizimdir. Ölmek onların kaderinde fıtratında vardır, ‘’O halde biz aciz kullar olarak kader karşısında ne yapabiliriz ki’’ diye kendilerini savunurlar ve işin içinden çıkıp bir süre sonra bu felaketi unutarak her şeye kaldığı yerden devam ederler. Bir şaman atasözü şöyle der; ‘’Niye bu kötü şeyler hep benim başıma geliyor diye düşünüyorsan, ders sen öğrenene kadar devam eder’’ Biz sünnetullah’ı öğrenene kadar ders devam edecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Efendim sünnatullah dedik ondan biraz bahsedelim ki konu anlaşılsın. Allah'ın kainat ve dünyada yarattığı düzene sünnetullah denir. Bazı kaynaklarda adetullah olarak da geçen bu terim, İslam'ın temel kavramlarından biridir. Allah, her şeyi belli bir ölçüde ve dengede yaratmıştır. Evrendeki canlı cansız tüm varlıkların bir yaratılış gayesi vardır. Bu gaye ve düzen sünnetullah kavramıyla açıklanır.
Fay hattının üzerine çok katlı, eksik demirli, topraklı kumlu, az çimentolu, kirişlerin içine taş koyup evler yaparsan. Dere yatağının kenarına ev yaparsan. Doğayı tahrip eder sen. Yerin metrelerce altında madende çalışırken gerekli güvenlik önlemlerini almazsan. Denizi doldurup üzerine yapılaşmaya izin verirsen. Güzelim ormanları koruyamayıp yanmasına göz yumar san. Rant için her yeri yapılaşmaya açarsan. Kaçak yapılara af getirir sen. Dere yataklarının önünü doldurup üzerine yol yaparsan. Üç ay önce yapılmış alt geçide yeterli su tahliye menfezleri koymazsan. Bilime önem vermez ve onu kullanmazsan sünnetullaha karşı gelmiş olursun. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, fakat bunların sünnetullaha karşı gelmek olduğunu kaçımız biliyoruz? Asıl mesele orada. Sünnetullah sen Müslümansın diye sana torpil geçmez, o kanunlara uymayan kim olursa olsun bizim çektiğimiz gibi en acı şekilde sonuçlarına katlanır, eğer hala öğrenmiyor ve uymuyor ise şamanın dediği döngü devam eder.
Hollandalı kurtarma görevlisine sormak lazım. ‘’Senin ülken bizim İzmir vilayetimiz kadar bir yer hem de topraklarınızın büyük kısmı deniz seviyesinin altında. Neden o kadar yağmur yağmasına rağmen seller olmuyor. Neden bizdeki kadar trafik kazası olmuyor. Neden tarımda dünyanın sayılı ülkelerindensiniz. Neden milli geliriniz bizim 85 milyonluk ülkemizden daha fazla. Neden refah seviyeniz bu kadar yüksek. Neden teknolojide bu kadar ilerisiniz. İnsanlarınız neden bu kadar mutlu’’ vereceği cevabı hepiniz tahmin ettiğiniz aslında buraya yazmama gerek bile yok ‘’AKIL’’ aklı işletmek de sünnetullah tır.
Bizler bu dünyaya geldik diye her şeyi kafamıza ve çıkarımıza göre yapabileceğimizi zannediyoruz, dengeyi, kuralları, teknolojiyi, bilimi hiçe sayıyor, ölçüyü ve tartıyı kullanmayı sevmiyor ve her türlü kuralsızlığı yapmayı hakkımız zannediyoruz.
Tanrı bizlere peygamber ve kutsal kitabımız kuranı kerimi göndermiş, onu okuyup, anlamaz ve yaşantımızda uygulamaz, sünnetullahı da hiçe saymaya devam edersek, bu tür felaketlerin yurdumuzdan eksik olmayacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok.
Bizim Tanrıyı kızdırmamıza gerek yok ki! Biz bize yetiyoruz ve artıyoruz zaten.